AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Damnatio Memoriae

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Matthias Montgomery

Damnatio Memoriae OTbyoR
Matthias Montgomery

Rp Yaşı : Unknown
Mesaj Sayısı : 6

Damnatio Memoriae Empty
MesajKonu: Damnatio Memoriae   Damnatio Memoriae EmptyPaz Haz. 07, 2020 6:07 pm

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

DAMNATIO MEMORIAE

Boreas Lykos & Matthias Montgomery
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Matthias Montgomery

Damnatio Memoriae OTbyoR
Matthias Montgomery

Rp Yaşı : Unknown
Mesaj Sayısı : 6

Damnatio Memoriae Empty
MesajKonu: Geri: Damnatio Memoriae   Damnatio Memoriae EmptyPaz Haz. 07, 2020 8:02 pm


Nisan 2020

Sessizlik, diye düşündü, insanı ürküten bir sessizlik havada simsiyah bir bulut gibi asılıydı. Bu karanlık bulut ancak arada bir sokağın ötesinden birilerinin konuşmalarının Matthias'in kulağını bulmasıyla aralanıyordu, ancak yine de sessizliğin onu sevk ettiği derin düşüncelerden kurtaracak hiçbir şey yoktu. Matthias önündeki kağıdı ve kalemi ileri doğdu itti, güneşin Willow Ormanı ardında yavaşça batmakta olduğunu hissediyordu. Saat aşağı yukarı akşam 8'e yaklaşmış olmalıydı. Bir saat sonra doktorla olan randevusu için hazırlanma zamanı gelmişti. Vampirler için güneşin tepede olmadığı saatler hastaların ve doktorların rahatlığı açısından tercih edilebiliyordu. Siyah ceketine uzandı ve beyaz tişörtünün üstüne geçirdi göz ucuyla telefona baktı ve her yere dağılmış kıyafetlerin içinden yürüyüp odasından çıktı. Merdivenleri yavaşça inerken içinden eski bir Alman şarkısını söylüyordu. Sözlerini ve ezgisini nereden hatırladığını bilmediği bir şarkıydı bu. Ach Liebste, laß uns eilen, wir haben zeit, ah canım acele edelim, zamanımız var. Bir vampir tarafından yazılmış olmalı, diye düşündü ayakkabılarını geçirirken. Bu düşünce dudaklarına hafif bir gülümseme yayılmasına sebep oldu.

Hastane normal bir hızda yürürse evinden aşağı yukarı yarım saat sürüyordu. Gökyüzünde batalı dakikalar olmuş güneşin bıraktığı renk cümbüşüne baktı, erguvandan turuncunun tonlarına dönüşen bulutların arasından görünen lacivert gökyüzü. Sokak lambaları birer birer yanmaya başlamış, Merlinsville'de sokaklar nisan akşamını evde geçirmek istemeyen insanlarla kalabalıklaşmaya başlamıştı. Matthias sessizce yürürken yanından geçip giden insanların hayatlarını merak etti. Kendisi gibi biri var mıydı aralarında? Karanlık bir gece yarısı geçmişi olmayan bir yaşama gözlerini açmış olan. Atmayan kalbinin göğsünde ağırlaştığını hissetti. Bu düşünce karşısında kendini telkin etmeye çalıştı, bir doktorla görüşmeyi kendisi istemişti ancak yine de görüşme saati yaklaştıkça kendini daha yoğun bir baskı altında hissediyordu. Gerçekten isteyip istemediğini artık bilmiyor gibiydi, gerçeği bilmek gerekli miydi? Belki başkası olsaydı bu bir sorun olmazdı, bazen hakikatin onu bilene verdiği yükten azade bir yaşam sürmek belli ki en akla yatkın seçenekti. Ancak Matthias birkaç yılın sonunda bir çıkmaza gelmişti. Sessiz geçen her dakikası bu bilinmezi çözmeye çalışarak geçiyordu. Yeni bir başlangıç yapacak olsa bile bilmeliydi, öncekinde içindeki karanlık mı galip gelmişti, yoksa amacı olmayan bir yaşam mı sürmüştü, tıpkı şimdilerde yaptığı gibi.

Merak, diye düşündü, varoluşumuzda gizemlere duyduğumuz bitip tükenmeyen bilme arzusu, ne kadar tehlikeliydi, bir ateş gibiydi, Matthias'ın buz gibi derisinin altında kor gibi yanmaktaydı bu ateş. Kafasını hafifçe iki yana sallayarak dikkatini bu ateşten başka bir yere vermeye çalıştı. Yanından geçen insanların damarlarında akan sıcak kan dikkatini dağıtabilecek tek şeydi, atan damarlar, ne var ki beslenmesi üzerinden çok geçmemişti. Eski ve büyük hastane binasının önünde duraksadı. Randevusunu almış olduğu doktorun ismini zihninde yineledi, Boreas Lykos. Matthias'ın, özel durumu göz önünde bulundurulduğunda, hastane yetkilileri son derece başarılı olan bu doktorla görüşmesini uygun görmüşlerdi. Danışmaya doğru yavaş adımlarla ilerledi Matthias, kırmızı yanaklarıyla canlı bir gülümsemeyle karşısında durmakta olan adama Doktor Lykos ile randevusu olduğunu söyledi. Yerini öğrendiği randevuya doğru yürürken içindeki son şüphe kırıntılarını da bastırmak için uğraşıyordu.

Kapının önünde durduğunda kıyafetini hafifçe düzeltip duruşunu dikleştirdi, deniz yeşili gözlerindeki merak ve endişeyi belki biraz soğuk sayılabilecek bakışlarla değiştirmişti. Saati son kez kontrol etti, evet, 9'a çeyrek vardı. Kapıyı birkaç kez tıklattı, onay aldıktan sonra içeri girdi. Kapıyı kapatıp odanın içine doğru ilerlerken gözleri doktorunkilerle buluştu, ne damar atışının iştah açıcı sesi ne de sıcak kanın baştan çıkaran kokusu vardı. Kendini tanıtmak için ağzını açacağı sırada birkaç saniye bir şey söyleyemedi, sebebini anlamadığı bir şekilde doktorun gözlerine bakarak yaptığı duraksamadan sonra "Merhaba," diyebildi. "Matthias Montgomery." diye tanıttı kendini kısaca elini uzattığı sırada. Doktorun kendisi gibi mermer soğuğu elini hafifçe sıktıktan sonra oturdu.

:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Boreas Lykos

Damnatio Memoriae OTbyoR
Boreas Lykos

Rp Yaşı : 385
Mesaj Sayısı : 3

Damnatio Memoriae Empty
MesajKonu: Geri: Damnatio Memoriae   Damnatio Memoriae EmptyPtsi Haz. 08, 2020 6:37 pm


Gün çok hareketli geçiyordu. Vampir olduğu için yorulmuyor olsa da bunalmıştı. Sabahın ilk ışıklarından beri hastanede dolanıyordu. Vizite çıkıp asistanlarıyla beraber hastalarını gezdikten sonra acil bir durum için çağrılmıştı. Merlinsville de bir çok ırk olduğu için genelde hastalık yerine ırklar üzerine uzmanlık oluyordu ve Boreas da vampirler konusunda uzmandı. Saatler öğleni gösterdiğinde artık mola alması vaktinin geldiğini düşünüp odasına çekilmişti ama bu sefer de  randevulu hastaları gelmeye başlamıştı. Ölü oldukları için vampirlerin hastalanmayacağını ya da hastaneye ihtiyaç duymayacağını düşünenler kesinlikle yanılıyordu. Boreas en azından iki yüz yıldır bu kasabada çalışıyordu ve bazı ırkların kanlarına hassasiyet gösteren vampiler bile görmüştü. İç geçirdi. Güneş çekilene kadar hastalarına aynı kibarlıkta bakmaya devam etmişti. Neyse ki sonlara geldiğinde gün bitimine gelmesi gereken Theodore randevuyu iptal etmişti ve ondan bir önceki hastasıyla gününü sonlandıracaktı. Dosyalarını karıştırıp Matthias Montgomery'nin tarama sonuçlarını incelemeye başladı. En azından boşluğunu değerlendirip görüşme süresini kısaltabilirdi. Sıkkın bir tavırla kalemini parmakları arasında döndürmeye başladı gözleri yazıları okurken. Vampirler ve beyin taramaları... Ölü olmanın zor yanlarından biri de beyinde herhangi bir hareketlilik olmamasıydı. Sonuçta sinirler de ölüydü. Bilgisayarındaki görüntülere göz attı. Bakmadan elini uzatarak, üzeri dosya dolu olan masada bardağını buldu ve peri kanının son yudumunu yuttu. Hastanede doktor olmanın en güzel tarafı istediği kanı içebiliyor olmaktı elbette. Yine de kendisine hakim olması için sürekli elinin altında bulundurması gerekiyordu. Yaralı bir büyücüye kendisi de zarar vermek istemezdi. Koltukta arkasına yaslandı ve parmaklarında çevirdiği kalemi hızla yukarı attı. Hemen avucuna geri düşeceğini düşünmüştü ama kalem tavana saplandığında kendisi de şaşırdı. Gözleri tavana çevrilmişken kapı çaldı ve içeri genç bir adam girdi. "Merhaba, Matthias Montgomery." Kısaca el sıkışırken oturduğu yerden doğrulmuştu. Siyah ceketli bu vampirin yüzünde gezindi bakışları. Sarı saçlar ve parlak mavi gözler... Geri yerine yerleşirken beyaz önlüğünü düzeltti. "Şikayetiniz nedir?" Matthias'ı incelerken tavandaki kalemi unutmuştu ama yer çekimi onu unutmamıştı. Kalem büyük bir hızla masaya, az önce son yudum kanı içtiği bardağın üzerine düştü. Bardak kırılırken bütün kağıtlara kırıklar saçıldı. Boreas yüksek sesle bir kahkaha attı beyaz dişlerini göstererek. Gün içerisinde yaşadığı tüm halsizlik kaybolmuştu. Nedense bu durum ona çok eğlenceli gelmişti. "Kusura bakmayın, kalem kazayla tavana..." Ne diyeceğini bilemeden duraksadı "Takıldı?" Geniş gülümsemesi yüzünden silinmemişti. Sonrasında durumu toparlamak için kağıtları silkeleyerek masanın ucundaki temiz köşeye yığmaya başladı.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Matthias Montgomery

Damnatio Memoriae OTbyoR
Matthias Montgomery

Rp Yaşı : Unknown
Mesaj Sayısı : 6

Damnatio Memoriae Empty
MesajKonu: Geri: Damnatio Memoriae   Damnatio Memoriae EmptyPtsi Haz. 08, 2020 9:23 pm


Matthias kendi bakışları onun yüzünde dolaşırken doktorun da kendi yüzünü incelemekte olduğunu fark etti.   "Şikayetiniz nedir?" diye sordu doktor önlüğünü düzeltip sandalyesine oturduktan sonra. Matthias doktorun kendini tanıtmaması karşısında önce ne tepki vereceğini bilemedi. Gerçi doktorun kendi ismini söylemesi de bir o kadar tuhaf olacaktı, Matthias'ın az önce girdiği kapının yanında Boreas Lykos yazıyordu sonuçta. Matthias ifadesiz yüzünün ardında sakladığı bu tuhaf kuruntulardan kurtulmaya çalıştığı sırada gözünün ucuyla bir cismin tavandan aşağı düştüğünü görür gibi oldu. Bütün vücudu korkunç bir gerilimle kasıldı ve Matthias sandalyesinde geriye doğru hafifçe sıçradı. Kırılan camın sesiyle masanın üzerine baktığında, parçalara ayrılmış bardağı ve kırıkların ortasında duran kalemi gördü, gerilimle aldığı nefesinde havaya yayılmış peri kanı kokusu vardı bir de.

Kahkaha sesi ile Matthias'ın olanı anlamaya çalışan bakışları doktoru buldu. Biçimli dudaklarının ardında kar beyazı dişleri ortaya çıkmış olan doktor gülüyordu. Hatta o kadar içten gülüyordu ki, Matthias sinirlerinin hafifçe yatıştığını hissetti, istemsizce kendi dişlerinin de açığa çıktığını fark etti. Ne kadar münasebetsiz olduğunu düşünse de kıkırdamasına engel olamadı. Doktor "Kusura bakmayın, kalem kazayla tavana..." diye açıklıyordu ki bir an duraksadı. Doğru kelimeyi seçmeye uğraşıyor gibiydi. "Takıldı?" diye bitirdi cümlesini soru sorar bir vurguyla. O bunu söyledikten sonra Matthias sesli şekilde gülüşüne hakim olamadı. Doktorun açıklaması, az önceki gerginliğinin geri kalanını da yok etmişti. Yaşanan şeyin gülünçlüğününden aklını uzaklaştırıp ağzını kapatmaya çalıştığı sırada doktor da kağıtların üstündeki kırıkları masanın köşesine doğru topluyordu.

Bu sırada Matthias'ın yüzündeki gülümsemenin yok olmasını sağlayan şey, doktorun sorusunu hatırlayışı olmuştu, şikayeti neydi? Durumu nasıl açıklayacaktı. Söze nasıl başlayacağını bilemeden ağzını hafifçe aralardı. Belki birkaç saniye daha kazanabilmek ve belki de kendi gerginliğini azaltmak umuduyla "Doktor Lykos," diye girdi söze. Kelimelerin havada dağıldığını ve onları yakalamanın imkansız olduğunu hissetti. Hiçbir şey hatırlamıyorum mu demeliydi? Olayları en başından detaylı bir şekilde mi anlatmalıydı? Hayır, doktorun bunlar için çok da zamanı olduğunu sanmıyordu, hoş, belki de vardı. Birkaç gün boyunca sıkıntısını anlatsa bile sonsuz yaşam içinde bu bir göz açıp kapama süresiydi, yine de böyle bir şey yapmaya niyeti yoktu. Gerçi doktorla bir süre daha bu odada kalmak kendisine daha iyi gelir gibi hissediyordu. Bir an Matthias çok fazla duraksamış olduğunu fark ederek ne söylediğini bile bilmeden söze girdi. "Ben... hafızamı kaybettim. Birkaç yıl önce... kendime geldiğimde geçmişime dair hiçbir şey hatırlamıyordum." Duraksayarak kurduğu cümlede şikayetinin tam olarak ne olduğunu kısa ve anlaşılır biçimde anlatmış olduğunu düşündü. Gözleri doktorun yüzündeki biçimli hatlardan masanın köşesinde istiflenmiş cam kırıklarına kaydı. Bir an durdu, camın içinden geçerken kırılan ışığı, keskin ve sert parçaları inceledi. Gözleri dalmıştı, ancak zihninin derinlerinde doğru kelimeleri seçmeye çalışıyordu. Bakışları tekrar doktorun gözlerini buldu, "Bana bunu neyin yapmış olduğunu bilmiyorum ve geçen sürede de hiçbir anım yerine gelmedi." Belki doktorun onu dinleyişinde, belki ortamın sakinliğinde Matthias'ı anlatmaya iten bir şey vardı. Cümlesinin bitirdikten sonra farkında olmadan çatmış olduğu kaşlarını serbest bırakıp doktorun yüzüne baktı ve dudaklarını birbirine kenetleyerek doktorun yanıtını beklemeye başladı.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Boreas Lykos

Damnatio Memoriae OTbyoR
Boreas Lykos

Rp Yaşı : 385
Mesaj Sayısı : 3

Damnatio Memoriae Empty
MesajKonu: Geri: Damnatio Memoriae   Damnatio Memoriae EmptySalı Haz. 09, 2020 6:53 pm


Cam kırıklarından arınan kağıtları masanın en uç köşesine yığarken, karşısındaki vampirin de gülümsediğini gördü. Neyse ki sıkıntılı bir durum oluşmamıştı. Masanın altındaki çöp kovasını çekip bardaktan arta kalanları onun içine, kalem aracılığıyla ittirdi. En son kalan ufak parçaları da mendille temizlemeye koyuldu. "Doktor Lykos," Mavi gözlerini Matthias'ın gözlerine çevirdiğinde onun kararsızlıkla dalıp gittiğini görmüştü. Yüzünde endişenin gölgeleri mevcuttu. Ortalama yaşından emin olamasa da genç bir vampir olmadığı belliydi. "Ben... hafızamı kaybettim. Birkaç yıl önce... kendime geldiğimde geçmişime dair hiçbir şey hatırlamıyordum." Kaşları yukarı kalktı. Bir vampir hafızasını kaybedebilir miydi? Bakışlarını önündeki sonuçlara çevirdi. Tuhaflık görünmüyordu ama zaten görünmesi de düşük bir ihtimaldi. Tekrar hastasına baktığında onun için üzüldü. Böyle bir durum herkes için çok zordu. "Bana bunu neyin yapmış olduğunu bilmiyorum ve geçen sürede de hiçbir anım yerine gelmedi." Çatık kaşları ve sesindeki hüzün Boreas'ın ona yardımcı olma isteğini arttırdı. Bilgisayarına dönüp oradaki taramaya baktı. Sıkıntılı bir sessizlik oluştu aralarında. Zihni düşüncelerle dolarken farkında olmadan az önceki siyah kalemini eline tekrar aldı ve parmakları arasında döndürmeye başladı. Refleks olarak yaptığı bir şeydi bu artık. İç geçirdi hastasına dönerken. "Uyandığınızda yaralı mıydınız?" Kimse bir vampire onu bayıltacak kadar güçlü vuramazdı. Birileri onu öldürmüş olmalıydı. En azından denemiş olabilirlerdi. "Eğer bir yara sonucu beyninizdeki limbik sistem hasar gördüyse bunu düzeltmemiz zor. Çünkü zaten siz uyanana kadar iyileşmiş olacaktır. Tarama sonuçlarında hatalı bir iyileşme görünmüyor." Eğer kafatası parçalanmışsa ve içeride yabancı bir cisim varken iyileşmişse bu durumu düzeltmek kolaydı lakin böyle bir şey görünmüyordu. İşin tuhaf tarafı yaşadığı süreçte hiç bir anının kendisine dönmemiş olmasıydı. Kalemiyle not tutmak için hazırlandı. "Uyandığınız da vampir olduğunuzu ya da adınızı biliyor muydunuz? Dürtülerinize nasıl hakim oldunuz?" Eğer kan konusunda kendisini tutamıyor olsaydı az önceki bardak kırıldığında yayılan koku yüzünden de zorlanırdı. Ya da en baştan hastaneye gelmek istemezdi. Boreas duraksadı. Biri onun kafasını koparıp başka bir vampirin bedeniyle yer değiştirmiş olabilir miydi? Rengi soldu oturduğu yerde. Böyle bir şeyin mümkün olma olasılığı neydi?





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Damnatio Memoriae
Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Merlinsville :: kasaba :: Kasaba Meydanı :: St. Marcellus Hastanesi-