|
| Yazar | Mesaj |
---|
| Konu: Darling, I fancy you~ Salı Tem. 07, 2020 7:53 pm | |
| & Jameson Bell & Daniel Majevski |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Salı Tem. 07, 2020 7:55 pm | |
| . Daniel'la elini kolunu sallayarak, özgürce çıkabilmek garip gelmişti. Gerçi hava ona hoştu, o keçi yolundan çıkış daha zor olurdu çünkü. Annesi gitme diye yalvarmıştı. Ama Jameson yine de gitmişti. Sadece bir aylıktı ne de olsa. Ve şu anda da Medicine Hat köyünden Londra'ya giden trende yolculuk ediyordu. James dirseğini tren penceresi pervazına dayamış, çenesini de avcuna yaslamış, dalgınlıkla izliyordu camdan dışarıyı. Kasabadan çıkmıştı. Aslında istememişti, ama Daniel’a hayır diyememişti. Hele hele o kalbini attıran tatlı gülümsemesinden sonra, nasıl hayır diyebilirdi ki? İç geçirip başını hafif kaldırdı, elini hafif bir yumruk yapıp yanağını boğumlarına yaslayıp Daniel’a döndü, gülümsedi o güzel saçlarını, gözlerini, yüzünü ve vücudunu incelerken. Yaslandığı eli, bileğinde avcı dövmesi olan eliydi. Deri bilekliğin altında gizliyordu. Keşke gizlemek zorunda kalmasa. “Beni davet ettiğin için teşekkür ederim” diye gülümsedi, sonra gerinip doğruldu, karşısında oturan Daniel’a doğru eğildi. Siyah bir kot, siyah postallar, beyaz ve dar bir tişört, onun üstüne mavi renklerin hâkim olduğu bir oduncu gömleği ve en üste de siyah kapüşonlu ceket giyiyordu. Tişörtünün üstünde siyah bir motosiklet baskısı vardı ve ceketinin ve gömleğinin kolları sıvalıydı, Bilekliğinin takılı olduğu, dövmelerle kaplı ve çıplak olan kolu meydandaydı. Saçları dağınıktı, öküz herif yataktan çıktığı gibi gelmiş olabilirdi. “Buradan inince eskiden çalıştığım pubda yemek yiyelim mi?” diye sordu gülümseyerek. Yanındaki koltukta sırt çantası ve kılıfı içinde gitarı vardı. Gitarı çıkarmamıştı kılıfından hiç, Daniel hiç görmemişti. “Eskiden orada çalardım, aynı zamanda barmenlik yapmıştım, eminim beni hatırlıyorlardır.” Mutluydu Daniel'la birlikte, baş başa olduğu için. Gözlerindeki parıltıdan okunabiliyordu. #CD5C5C |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Çarş. Tem. 08, 2020 7:59 am | |
| Çok hareketli bir hafta geçirmişti. Daniel, yorulurken bu kadar eğlendiğini hiç hatırlamıyordu. Karşısındaki adamla durumlarının bir ilişki evresine geçmesinden sonra sadece yedi gün olmuştu. İlk gün peri etkisi yüzünden prova çıkışına gelmişti James, Daniel yolda başka birinin üzerine atlamasın diye. Fakat bu tahmin ettikleri gibi olmamış ve Daniel genç büyücüyü milletin içinde soymaya çalışınca James onu her zaman yaptığı gibi omuzlayarak eve taşımıştı. Yolda söylediği tüm o şeyleri -yalvarmaları- hatırlamak istemiyordu. Neyse ki James bu konuda herhangi bir alaycı yorumda bulunmamıştı. Ertesi gün prova odasında beklemişti ama bu daha da kötü olmuştu. Daniel bu sefer dansına hiç odaklanamamış ve her fırsat bulduğunda James'in yanına kaçmaya çalışmıştı. Aynı gün içerisinde üçüncü birlikteliklerinden sonra Daniel neredeyse sürünerek provaya dönmüştü fakat bu sefer partnerini düzgün tutamamış ve ardından fenalaşmıştı. Diğer dansçıları ona yardım etmeye çalışırken vücudundaki çürükleri görmüşlerdi. Bu da tüm dedikoduların kontrolden çıkmasına sebep olmuştu. Daniel'ın biriyle kavga ettiğini bu yüzden bir kaç gündür kendisinde olmadığını iddia edenler çoğunluktaydı. Sonucunda kendisini sırtlayıp götürenin sevgilisi olduğunu söylemek durumunda kalmıştı. Ağabeyi Antoine'in sinsi gülüşünden annesinin de durumu hemen öğreneceğini de anlamıştı Daniel. Sonuçta James'in onu evde beklemesinin en iyisi olduğu konusunda hem fikirlerdi.
Kalan günler tuhaf bir şekilde eğlenceli geçmişti. Daniel, James'e uyum sağlamış ve onu tanımaya karar vermişti. Gerçi onlarda kaldığı süre içerisinde genelde fiziki olarak tanışmış olsalar da Daniel şikayetçi değildi. Tek problem eve döndüğünde annesiyle ettiği kavgaydı. Babası kaybolduktan sonra hepten despot bir canavara dönüşmüştü. Daniel'ın kasaba dışına çıkmasını engellemek için her şeyi yapacağını söylese de oğlunun kararlı duruşundan sonra döndüğünde cezalı olacağını söyleyerek kabullenmişti. Şimdi ise tren kompartımanında James'le beraber oturuyor ve Medicine Hat köyünün gözden kaybolmasını izliyordu. Daniel dün gece dönüşmek için evine geçtiğinden sabah kasaba meydanında buluşmuşlardı. Daniel bilmeden de olsa uyumlu giyindiklerini görünce gülmüştü. James'in mavi oduncu gömleğine karşılık Daniel gözlerinin renginde açık su yeşili bir tişört giyiyordu. Beyaz pantolon ve aynı renk ayakkabılarıyla farkında olmasa bile gösterişli görünüyordu. Beyaz şapkası yan taraftaki çirkin kahverengi sırt çantasının üzerinde duruyordu. Üst rafta büyükçe bir el çantası da vardı. Kıyafetin dışında rahatça duş alabilmesi için iksir de getirmek zorunda kalmıştı. “Beni davet ettiğin için teşekkür ederim” Daniel bakışlarını ona çevirdi. “Buradan inince eskiden çalıştığım pubda yemek yiyelim mi? Eskiden orada çalardım, aynı zamanda barmenlik yapmıştım, eminim beni hatırlıyorlardır.” James'in gözlerinde neşeli parıltıyı, tanıdıklarını görecek olmanın mutluluğuna yormuştu. Kendisi de öne doğru eğilip yüzlerinin yakınlaşmasını sağladı. "Arkadaşlarınla tanışmak hoşuma gider." Ardından dudaklarına hafif bir öpücük kondurdu. Geri çekilirken gülümsedi ona. "Yolumuz uzun ve aklına yapacak daha eğlenceli bir şey gelmiyorsa, bana kasabaya gelmeden önceki hayatın hakkında bir şeyler anlatmaya başlayabilirsin." James'in bacağının yanındaki gitar kılıfını görmüştü ama hiç çaldığını duymamıştı ya da mutfakta mırıldandığının dışında şarkı söylediğini. Aslında tanışalı yaklaşık on gün olmuştu ve birbirilerini tanımak için sakin zamanları kısıtlıydı. Şimdi bile Daniel onun konuşmasını beklerken oturduğu yerde ayağıyla James'in bacağını dürtüyordu. Parlak bir gülümsemeyle ona bakarken başını yana eğdi. Londra'ya giden yol uzundu ve hem eğlenip hem konuşacak kadar vakitleri vardı Daniel'a göre.
528b8b |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Çarş. Tem. 08, 2020 7:55 pm | |
| .
Hala alışamamıştı Daniel'ın ona böyle gülümsemesine, içten davranmasına. O yüzden eğilip "Arkadaşlarınla tanışmak hoşuma gider." demesi, sonra da dudaklarını öyle tatlı ve hafif öpüşü kalpten gitmesine sebep olacaktı neredeyse. Hele hele arkasına yaslanırken ki o gülümsemesi... Ah yüce tanrım! Bu kadar güzel bir varlığı hak edecek ne yapmıştı?!
Bacağını James'in bacağına sürterken o muhteşem gülümsemesi ile "Yolumuz uzun ve aklına yapacak daha eğlenceli bir şey gelmiyorsa, bana kasabaya gelmeden önceki hayatın hakkında bir şeyler anlatmaya başlayabilirsin." demişti Daniel. Ah Jameson'da bundan korkuyordu, ama belli etmedi, gülümsedi onun yerine.
"Nereden başlasam?" diye iç geçirip yaslandı arkasına.
Cidden, nereden başlasaydı? Yıllardır babası olarak bildiği avcının onu kaçırıp, avcı olarak yetiştirmesinden mi? Yoksa katlettiği sayısız "ayaklı günahlar"dan mı? Ya da ilk aşkının, "baba"sının onu eğitmesi için kaçırdığı bir cadı olduğunu, ona kaçmasına yardım ederken kızın ağır yaralanışı mı? Doğru ya, ne olmuştu ona? Yaşıyor muydu? Acaba o da mı Merlinsville'deydi? Adını hiç söylememişti...
İç geçirip kompartımanın temiz hava için olan ufak camını açtı, sonra da aromalı cigarillolarından çıkardı, yaktı bir tane. Düşüncelerini toparlamaya çalışıyordu. Muhtemelen bu dertli ifadesi de yüzüne yansıyordu. Oturdukları küçük kompartımanı tatlı bir kahve kokusu doldurmaya başlamıştı. En son nereden başlayacağını bulmuş söndürdü cigarillosunu, gülümsedi Daniel'a. "Al sana hayat hikayem" diye hafif güldü buruk bir şekilde.
"Cornwall'da bir rahip büyüttü beni" diye gülümsedi, sonra dağınık saçlarını geriye atıp kaşıdı ensesini kelime bulmaya çalışırcasına. "Kilisenin hemen içindeki yetimhanede kalıyordum ama diğer çocuklarla" diye gülümsedi Daniel'a. "Öz babam olarak biliyordum onu, diğer çocuklara kıyasla daha çok titriyordu üstümde o da. Günah dese de, söylense de, beni eğitmesi için büyücüler, cadılar tuttu, büyü kitapları buldu. Ama o büyücüler ve cadılar hep erken bırakıyordu, o yüzden çoğunlukla kitaplardan öğrendim." diye ekledi karşısındaki çocuğa gülümseyerek. Eski, cahil ama mutlu günlerinin hasretini çekercesine buruk bir gülümseme gelmişti yüzüne.
Ama sonra o gülümseme silindi yüzünden. "18'ime girdiğimde ilk kez aşık oldum, babamın beni eğitmesi için tuttuğu bir cadıydı. Gençti bayağı, senin yaşlarındaydı, ama o da çok kalamadı. Peşine bir avcı düşmüştü" diye gözleri uzaklara dalıp gitmiş mırıldandı. "Kaçmasına yardım etmeye çalıştım, ama onu son gördüğümde avcı onu fena yaralamıştı. Öldü mü, kaldı mı hala bilmiyorum". Bakışlarında sanki o anı tekrar yaşıyormuş gibi bir dalgınlık vardı. Uzun bir sessizlik olmuştu. Ama sonra James silkindi, Daniel'a gülümseyip kapüşonlu ceketini çıkardı. "Sıcak aldım" diye gülümsedi gömleğinin yakalarını düzeltirken.
. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Perş. Tem. 09, 2020 7:03 am | |
| Daniel karşısındaki büyücünün iç geçirip ne söyleyeceğini düşündüğünü görünce oturduğu yerde diklendi. Belli ki ciddi bir şey anlatacaktı. James kompartımanın camını açıp bir sigara yaktı. En azından sigaraya benzeyen bir şey. Daniel sağlığı kötü etkileyen hiç bir şeyden hoşlanmazdı. Bu yüzden bulundukları alan kahve kokusu taşıyan bir dumanla dolunca kaşlarını çattı. "Al sana hayat hikayem" Neyse ki bu cümleden sonra sigarayı hemen söndürmüş ve Daniel'ı ihtiyacı olan temiz havadan daha fazla ayrı kalmasına sebep olmamıştı. "Cornwall'da bir rahip büyüttü beni. Kilisenin hemen içindeki yetimhanede kalıyordum ama diğer çocuklarla. Öz babam olarak biliyordum onu, diğer çocuklara kıyasla daha çok titriyordu üstümde o da. Günah dese de, söylense de, beni eğitmesi için büyücüler, cadılar tuttu, büyü kitapları buldu. Ama o büyücüler ve cadılar hep erken bırakıyordu, o yüzden çoğunlukla kitaplardan öğrendim." James'i hiç böyle görmediğini farketti Daniel. Hüzünlü ve buruk. Bu yüzden sesini çıkarmadı o anıların içinde kaybolurken. "18'ime girdiğimde ilk kez aşık oldum, babamın beni eğitmesi için tuttuğu bir cadıydı. Gençti bayağı, senin yaşlarındaydı, ama o da çok kalamadı. Peşine bir avcı düşmüştü. Kaçmasına yardım etmeye çalıştım, ama onu son gördüğümde avcı onu fena yaralamıştı. Öldü mü, kaldı mı hala bilmiyorum" Ne diyeceğini bilemeden orada öylece oturmaya devam etti. Teselli edemezdi. Üzerinden ne kadar zaman geçtiğinden emin de değildi zaten. James içindeki yarayı ortaya koysa da Daniel'da ona sürecek bir merhem yoktu. Aralarındaki sessizlik uzarken genç büyücü doğrulup ceketini çıkardı sıcakladığını söyleyerek. Az önceki hüzünlü konuşma gerçekleşmemiş olsa Daniel o ceket çıkarken kasılarak daha da belirginleşen kaslarına yakından bakmak istediğini söyleyebilirdi. Belki de tişörtünü çıkartarak dokunabilirdi ama hareket etmedi bunun ona saygısızlık olacağını düşündüğünden. Karışık duygularla ona baktı. "Ailenden nasıl ayrı kaldın? Seni bir yere mi bıraktılar?" Duraksadı. Bırakmış olsalar James onları bulamazdı. "Hem onları nasıl buldun ki? Rachel'ın kız kardeşin olduğunu nasıl öğrendin?" Yanlış soruları mı sormuştu emin değildi. Rahibi sormalıydı belki de konuşmanın hüzünlü bir yere gitmemesi için. Rahibin onu ayrı tuttuğunu söylediğine göre yetimhane de olsa güzel vakit geçirmişti. Ailesi onu terkettiyse James hepten üzülebilirdi. Kararsızlıkla yandan ayrılmış saçlarından geçirdi parmaklarını. "Bunu anlatmak seni üzecekse rahipten de bahsedebilirsin. Eğer yaşıyorsa ziyaretine gidelim istersen." Onu daha iyi hissettirmek için söylemişti bu cümleleri. Aslında James'in konuşması üzerine sorulabilecek o kadar çok şey vardı ki! Neden bir rahip büyünün günah olduğunu düşünmüştü? Neden büyü öğretmenleri erkenden ayrılıyordu? Neden sevdiğine ne olduğunu bilmiyordu? Peşine düşüp onu arayabilirdi. Kafasında bir sürü soru dolanırken merak ve James'i üzebileceğinin verdiği endişeyle ona baktı. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Perş. Tem. 09, 2020 5:35 pm | |
| .
Fazla mı derin konulardı bunlar? Daniel sessizdi çok. James yutkundu, korkmuştu çocuğun bu sessizliğinden. Ama Daniel sessizliğini bozunca rahat bir nefes almıştı. "Ailenden nasıl ayrı kaldın? Seni bir yere mi bıraktılar?" diye sormuştu. Ah Daniel diye geçirdi içinden. Keşke o kadar kolay olsaydı açıklaması.
Ufak bir duraksamanın ardından devam etti ama Daniel. "Hem onları nasıl buldun ki? Rachel'ın kız kardeşin olduğunu nasıl öğrendin?" dedi, sonra parmaklarını saçlarından geçirerek "Bunu anlatmak seni üzecekse rahipten de bahsedebilirsin. Eğer yaşıyorsa ziyaretine gidelim istersen." dedi. İşte bu çok kötü bir fikirdi.
"Beni görmek istemeyeceğine adım gibi eminim" diye gülümsedi James. "Ne de olsa beni evden atan oydu." diye iç geçirdi. Daniel'ın tüm bu sorularının çabasının aklını dağıtmak olduğunu biliyordu. Hoşuna gitmişti, yani Daniel'ın onu bu kadar önemsemesi. Daniel'ı tutup çekti kollarına. kucağına oturtup sıkı sıkı sarıldı çocuğa. Yüzünü boynuna gömmüş, kokusunu doya doya içine çekiyordu. "25 yaşıma kadar onunla kaldım. Çocuklara, kiliseye, işlerine yardımcı oldum" diye fısıldadı hikayesine devam ederken. Daniel'ın saçlarını okşuyordu. İçtiği cigarillo'nun kokusu tenine sinmişti. Hafif tütün kokulu, tatlı bir kahve kokusu. Ama kokunun derinlerinde gizli, belli belirsiz, avcılığa başladığından beridir onu asla bırakmayan kan kokusu belli oluyordu.
"Ama hep annemi merak etmiştim, hiç bahsetmezdi. O gün artık dayanamadım. Bağırdım, çağırdım, annemin kim olduğunu öğrenmek istedim" diye fısıldadı. "Elime bir adres verdi, ve bir kaç eşyam ile beni birden kapı önüne koydu. Sayısız işe girdim, deli gibi para biriktirdim. Önce Londra'ya geldim, bir iş buldum. Bazen sokakta yattım, bazen abuk subuk yerlerde. Sonra pub'da işe girdim, iş arkadaşlarım kalacak bir yer sağladılar, kendi evim olana kadar. Yeterli parayı topladığımda kendime piyasadaki en ucuz evi aldım, çünkü kira da tehlikeli. Denkleştiremedin mi kapı dışarı" diye gülümsedi, Daniel'ın saçlarını gözlerinin önünden çekip öptü dudaklarını. James'in dudaklarından cigarillo'nun tatlı tadını alabiliyordu Daniel. James'te kollarındaki sevgilisinin tadını. Sonra çocuğu yatırdı göğsüne, kaslı kolları ile sarıp sarmalamıştı çocuğu.
"Evi aldıktan sonra adrese gidecek parayı ve geri dönüş parasını topladım, işi bıraktım ve Belfast'a gittim" dedi, ıslattı dudaklarını. "Küçük, tatlı bir büyücü mahallesiydi. Kapıyı açan olmayınca komşularla konuştum, bana o evde, 34 yıl önce olanları anlattılar" diye fısıldadı, kapadı gözlerini, sanki anlatılanları hatırlamaya çalışıyordu. "Bell ailesi, Cadı Irene, kocası insan Jonathan, ve bebek oğulları. Avcı saldırısına uğramışlar. Irene ve Jonathan kurtulmuş, ama bebeği kaçırmış avcı" diye mırıldandı açarken gözlerini. "Irene tekrar hamile kalınca yaşadıklarının paranoyasından delirmenin eşiğine gelmiş. Mahalledekiler kasaba ile mektuplaşmış, böylece Bell'lerin kalanı kasabay taşınmış. Peşlerinden gittim, mahalledekiler yardımcı oldu neyse ki, hatta Bell'lerin kasabadaki adresini bile öğrendiler" diye gülümsedi. Daniel'ın tişörtünün ucu ile oynuyordu anlatırken. Parmağına doluyor, tatlı tatlı çekiştiriyordu.
"Kasabaya geldiğim gibi evlerine gittim. Yaşlı kadın, y-yani annem Irene, beni kocası sandı" dedi, sonra Daniel'ın elini alıp tişörtünün altına soktu, karnında bir noktaya koydu. "Sonra bu benim Jamie'm, doğum izi var karnında diye bağırmaya başladı, tişörtümü çekiştire çekiştire yırttı. Dediği gibi, doğum izim var orada". Gerisini muhtemelen Daniel tahmin eder diye anlatmadı. çocuğun boynunu nazik öpücüklerle öpmeye başladı.
"Gerisi malum" diye fısıldadı kollarındaki sevgilisini arzu ile nazikçe öperken. Camdan Londra gözüküyor, giderek daha çok yaklaşıyordu. Neredeyse gelmişlerdi. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Perş. Tem. 09, 2020 6:18 pm | |
| "Beni görmek istemeyeceğine adım gibi eminim. Ne de olsa beni evden atan oydu." Daniel şaşkınlıkla bakakaldı. Gerçekten de kötü bir hayat yaşamışa benziyordu. Kolundan tutulup çekilince James'e uydu ve onun kucağına yerleşti. "25 yaşıma kadar onunla kaldım. Çocuklara, kiliseye, işlerine yardımcı oldum" Kendisini saran kollara karşılık olarak o da sarıldı. James'in kahve ve sigara kokusuna karışık derinlerde hissettiği vahşiliğin nereden geldiğini anlamaya başlıyordu. "Ama hep annemi merak etmiştim, hiç bahsetmezdi. O gün artık dayanamadım. Bağırdım, çağırdım, annemin kim olduğunu öğrenmek istedim...... Yeterli parayı topladığımda kendime piyasadaki en ucuz evi aldım, çünkü kira da tehlikeli. Denkleştiremedin mi kapı dışarı" Daniel tişörtünün içine kayan ve kendisine dokunan parmaklar yüzünden odaklanamıyordu ne söylendiğine. "Evi aldıktan sonra adrese gidecek parayı ve geri dönüş parasını topladım, işi bıraktım ve Belfast'a gittim. Küçük, tatlı bir büyücü mahallesiydi. Kapıyı açan olmayınca komşularla konuştum, bana o evde, 34 yıl önce olanları anlattılar ... Sonra bu benim Jamie'm, doğum izi var karnında diye bağırmaya başladı, tişörtümü çekiştire çekiştire yırttı. Dediği gibi, doğum izim var orada" Sevgilisinin öpücüklerinden kendisini kurtarmak için geri çekildi. James kaç yaşındaydı? Daniel onun kendisinden büyük olduğunun elbette farkındaydı ama hiç aralarındaki yaş farkını düşünmemişti. Anlattıklarına bakılırsa en az otuz beş yaşındaydı. İç geçirdi. Annesi bundan da hiç hoşlanmayacaktı. Ayağa kalktı yavaşça ve oturan genç büyücüye baktı. Tam konuşmak için ağzını açmıştı ki trenin fren yapmasıyla tekrar az önce kalktığı James'in kucağına devrildi. Kafasını kaldırıp onun yüzüne bakınca güldü alçak sesle. "Konuşmaya dalınca eğlenmeyi unuttuk. Ama bunları bana anlattığına sevindim. Seni tanımak hoşuma gitti." Yerinden doğruldu ve dışarı baktı. Gerçekten de gelmişlerdi. Beyaz şapkasını başına geçirirken çantalarını da toparladı. James'le beraber istasyona indiklerinde Daniel keyifle etrafı inceliyordu. Dar pantolonunun cebinden adres çıkartıp tekrar göz attı. Neresi olduğuna dair bir fikri yoktu ama dans akademisine yakın bir yerde otel bulurlarsa bir ay boyunca gidip gelmek onun için de kolay olacaktı. Parayı düşünmüyordu çünkü bir Majevski için para hiç bir zaman sıkıntı olmamıştı. Kağıdı James'e uzatırken cebinden telefonu çıkartıp bir kaç yer bakmaya başladı akademiye yakın. "Buralar hakkında bir fikrim yok. Ama en azından oraya" elindeki kağıdı işaret etmişti "yakın bir otel bulursak benim için daha kolay olur. Gezmeye de vaktim kalsın istiyorum." Ya da seninle ilgilenmeye, diye geçirdi içinden. Yanlarından insanlar gelip geçerken Daniel bu kalabalığın çoğunu insanların oluşturduğunu biliyordu. Gökyüzünde uçan periler, etrafta çeşitli büyüler yapan cadılar olmayınca çok sade gelmişti her yer. Yine de keyfi yerindeydi. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Perş. Tem. 09, 2020 7:59 pm | |
| .
Anlatması bitince Daniel'ın yüzüne sanki hesap yaparcasına tuhaf bir ifade gelmişti. Ve kucağından kalktığında korkmuştu. Ne olmuştu? Çok güzel gidiyorlardı halbuki? Hikayesinde avcı olduğunu belli eden bir şey mi vardı? Tam "Bebeğim, ne oldu?" diye soracakken ama trenin ani freni ile Daniel James'in kollarına geri uçmuştu. James sıkı sıkı tutmuştu Daniel'ı. Ama Daniel gözlerine baktığında tüm endişesi uçup gitmişti. Çünkü gülümsüyor ve gülüyordu.
"Konuşmaya dalınca eğlenmeyi unuttuk." diye güldü Daniel, Jameson'ın kucağından kalkarken. "Ama bunları bana anlattığına sevindim. Seni tanımak hoşuma gitti." Ah Daniel, Daha neler anlatmak istiyordu sana ama korkmanı istemiyor işte adamcağız. Onun yerine Daniel'a yardımcı oldu çantalarını toplamasına, ve indiler. Daniel'ın etrafa bakarken ki o merak ve heyecanla parlayan gözlerini görmek James için dünyalara bedeldi. James Daniel'ın cebinden bir kağıt çıkarmasını izledi. Sonra kağıdı James'e verip telefonunu çıkarmıştı, "Buralar hakkında bir fikrim yok." demişti telefonunu karıştırırken.
Tahmin etmişti James. İnceledi kağıttaki adresi.
"Ama en azından oraya yakın bir otel bulursak benim için daha kolay olur. Gezmeye de vaktim kalsın istiyorum."
James inceledi kağıdı, sonra Daniel'ın omzu üstünden telefonun ekranındaki otelleri gösteren haritaya baktı. Tanıdıktı bayağı. Sonra James'in köşeli jeton düştü. Gülerek omzundaki çantayı düzeltti, "Sokak isimlerini değişmişler!" diye güldü Daniel'ın elinden telefonu alırken. Okulun sokağına yakınlaştırdığını görmüştü Daniel.
"Ya sadece bir kaç aydır yokum, insan bir haber verir ya!" diye güldü Daniel'a ekranı gösterirken. "Senin okul bizim pub'ın hemen çaprazında" diye güldü. Haritada okulun çaprazında "The Dramatic Moustache Pub" diye bir yer vardı. Ne tuhaf bir isimdi bu böyle? Muhtemelen aptalca bir hikayesi vardı, sahibinin fazla uçuk kaçık yani "dramatik" bir bıyığı olması gibi. "Hemen arka sokakta da benim evim var" diye tuttu Daniel'ın evini.
Çok güzel bir rastlantıydı aslında. Hem James'le ummadığı kadar baş başa kalma fırsatı doğmuştu, hem de James'in tanıdığı bir bölgeydi. Yani Daniel'a öğretebilirdi civarı. James çabucak bir taksi çevirdi, bindiler ve yola çıktılar.
Yolculuk kısa sürmüştü. Taksiden indiklerinde Daniel'ın karşısında gayet hoş görünümlü bir pub vardı, Tabelasında "The Dramatic Moustache Pub" yazıyordu. Hemen yolun çaprazında dans okulunu görebiliyordu Daniel.
. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Perş. Tem. 09, 2020 8:55 pm | |
| Telefonda haritalara bakarken birden James'in "Sokak isimlerini değişmişler!" diye bağırmasıyla irkildi. Elinden telefon çekilince başını çevirip James'e baktı. Şapkanın siperliğinden göremediği için başını geriye doğru eğmişti. "Ya sadece bir kaç aydır yokum, insan bir haber verir ya! Senin okul bizim pub'ın hemen çaprazında" Kendisine gösterilen ekrana baktı. "The Dramatic Moustache Pub" Bu ne biçim bir isimdi böyle? "Hemen arka sokakta da benim evim var" Karşısındaki adamın coşkusuyla Daniel'ın da keyfi yerine gelmişti. En azından iyi bir otel aramak zorunda kalmayacaktı. Vakitten tasarruf ettiği için halinden memnun bir şekilde James'in durdurduğu taksiye bindi. Yolda ilerlerken sürekli camdan dışarıyı seyretmişti. Şehir haliyle kendi yaşadığı yerden oldukça büyük ve kalabalıktı. Diğer büyücüler, aquarinalar nasıl yaşayabiliyorlardı acaba? Yakalanma korkusuyla günlerini nasıl huzur içinde geçirebiliyorlardı? Daniel şimdi bile bu kalabalığın içinde bir yerlerde gizlenmiş avcılar olduğunu düşünmek istemiyordu. Keyfi kaçabilirdi. Bunları aklından geçirirken taksi durdu ve tamamen yabancı bir yerde indiler. Daniel karşısında gördüğü puba baktı. Tabelasında bıyık mı vardı? İç geçirdi, başını yan taraftan kısmi olarak görünen dans akademisine çevirirken. Orayı bulmuş olmanın verdiği rahatlamayla nefes verdi. Büyük beyaz binanın giriş kısmındaki ağaçlarda seçilebiliyordu. James direkt okulun önünde indirmediğine göre onları, önce puba girmeye niyetliydi. Sesini çıkarmadı bu konuda heyecanlı olmasa da. Trende anlattıklarından sonra kendisi bir iki saat daha bekleyebilirdi sonuçta. İkili beraber siyah kapılardan içeri girmişti. Daniel alkol kullanamadığı için bu tarz yerlere de aşina değildi. James bunu bilmiyordu o yüzden bir şeyler içmesini bekleyebilirdi. Endişeyle ona dönüp fısıldadı. "Ben alkol alamam. Hiç bir zaman, hiç bir şekilde." James'in bu sözlerini dans ettiği için sağlıklı beslenmeye yormasını umdu. Ona bir hassasiyetini daha açıklamak istemiyordu. Ya da belki akademi için içmemeyi tercih ettiğini düşünebilirdi. Başını tekrar önüne çevirdiğinde etrafın çok da boş olmadığını gördü. Karanlık sayıldığından pek iyi göremedi. Dışarısı aydınlıkken içerinin bu kadar loş olması şaşılacak bir durumdu. İçilen sigaralardan kaynaklı havada dolanan bir duman tabakası vardı. Daniel bu tarz ortamlar için uygun olmadığını bildiğinden sorun yaşamamayı umdu şapkasını çıkartırken. Saçlarını düzeltti. Bu hareketinin bir kaç kişinin dikkatini çektiğini farketmemişti. Uzaktan bakılınca sorun olmasa da yakından görenler onun bir aquarinanın bir çok karakteristik özelliğini taşıdığını görebilirdi. Daniel sadece kapının önünde dururken bile insan olmadığını bariz belli ediyordu. Yıllardır bale yapmasının getirisiyle dik duruyor, sahnede olmasının getirisiyle de kımıldamazken bile dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyordu. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Cuma Tem. 10, 2020 6:58 pm | |
| . James iç geçirdi etrafa bakarken. Aylar sonra tanıdık bir yerde olmak güzeldi. Her zamanki gibi karanlıktı, ve ligler başlamamış olmasına rağmen Newcastle United'ın bayrağı, atkıları ve formaları atılıydı etrafta. Rahat, pofuduk koltuklar ve sandalyelerin yarısından fazlası yeni geniş ekran televizyona dönüktü. İçki şişelerindeki sıvıların oranı ve yeni televizyon dışında hiçbir şey değişmemiş gibiydi. Müşteriler bile. Yani en azından bir kaçı. Dans okulundan bir kaç öğrenci ve hocalar masalara serpiştirilmiş vodka-sodalarını ve şaraplarını yudumlayıp sohbet, dedikodu yapıyorlardı. Aralarında yer yer sigara içenler vardı. Ama doğru düzgün değildi içilen sigaralar. O ince, "sofistike" gözükmek isteyen özentilerin sigarasıydı içilen. Bir iki tanesinin önünde salata vardı. James fark etmişti öğrencilerin bir kaçının Daniel'ı süzdüğünü. Kimisinin yüzünden gıcık olduğu okunuyordu, ama başka amaçlı bakanlarda vardı. Sinir olmuştu buna. Bir kaç tane Newcastle fanatiği vardı. Onlar barda oturmuş, ellerinde biraları, televizyonda yayınlanan eski maçları izleyip takımın eski haliyle yeni halini kıyaslıyordu. Kimisi normal sigara, kimisi de küçük, ucuz puro içiyordu. Önlerinde burgerler ve patates kızartmaları vardı. bir iki tane meşhur "İngiliz pub deneyimini" yaşamak için gelen bir iki turist vardı. Onlarda barın öbür tarafında oturmuş, fıstık yerken alıştıkları iğrenç su gibi biranın tam aksi olan, tam birinci kalite birayı iştahla içiyordu. James'in tanımadığı iki tip vardı ama kuytu köşe masalarda oturan. Duruşları, etrafı süzüşleri, ve Daniel'ı gördükleri anda yüzlerine gelen sırıtış. Bela kokuyorlardı resmen. Kan kokuyorlardı. Daniel'ın "Ben alkol alamam. Hiç bir zaman, hiç bir şekilde." diye fısıldadığını duymuştu James. Daniel'ın bu dediği, üstüne bir de milletin bakışları, hele hele şu iki tipin bakışları, James'in Daniel'ı elini sahiplenircesine Daniel'ın beline koymasına yetmişti. "Sorun değil bebeğim, zaten içme diyecektim sana" deyip öptü başını, yöneldi bara Daniel'la. Elini çekmiyordu Dani'nin belinden. "Kapalı kutuda olmadıkça, ya da bizzat ben servis etmedikçe dışarıdan içme" diye fısıldadı kulağına, sonra bara eğilip sırıttı fanatiklerle futbol sohbetine dalmış barmene. "Teddy oğlum görünmez mi oldum lan?!" diye seslendi gülerek. Barmen kaslı ve iri bir adamdı, James'ten büyük duruyordu. Keldi ve top sakalı vardı. Üstündeki gömlek patladı patlayacak gibiydi. Arkasındaki içki şişelerinin arasında, cam çerçevede tam adamın üstüne uyacak bir motorcu ceketi vardı, onun yanında da çok güzel bir motorun yanında, muhteşem derecede gür ve tabeladaki kıvrık bıyığa benzeyen bir bıyıkla dururken bir fotoğrafı vardı. Eskiden motorcu çetesine mensuptu belli ki. Fanatiklerle içinde bulunduğu ciddi ifade, Jameson'ı gördüğü anda neşeli bir gülümsemeye bırakmıştı. "Jamie kanka!" diye heyecanla koşmuştu. "Oğlum nerelerdeydin özlettin kendini!" James güldü, "Aile mevzusu be kanka" diye gülümseyerek geçiştirmişti. Ama tam devam edecekken Teddy atılmıştı. "Bu yanındaki çocuk kim Jamie? Kuzen, yeğen falan mı?" diye sordu James'e bir bira çıkarırken. James gülümseyip dudaklarını ıslattı, sonra derin bir nefes alıp "Teddy, bu benim sevgilim Daniel" diye tanıttı Daniel'ı arkadaşına. Teddy birayı James'in önüne koyunca duraksadı, garipsemiş ve şaşırmış bir James'e, bir de Daniel'a baktı, sanki idrak etmeye çalışıyordu. Sonra gülümsedi. "Eh seni memnun eden ç*kse ben kimim ki sorguluyorum" diye gülümsedi James'in omzuna yumruk atarak. "Ama söyleyeyim, bütün kızların hayallerini yıktın kanka. Hele şu dansçı kız Cassandra" diye başı ile koyu kızıl saçlı, arkadaşları ile sohbete dalmış, sigara içip şarap yudumlayan kızı gösterdi. Kız tam o gotik, karanlık ve gizemli olmaya çalışan kızlardandı, tepeden tırnağa. " Gittiğinden beridir her gün seni sordu. Şimdi fark etmediğine şaşırdım." James hatırlıyordu o kızı. Her James'i gördüğünde bir şekilde konuşmaya çalışırdı. Sülük gibi yapışmıştı resmen. James'in gittiğine en çok memnun olduğu konu herhalde Cassandra'dan kurtulmasıydı. Teddy sonra gülümsedi Daniel'a, koca kaba elini uzattı Daniel'la el sıkışmaya. "Memnun oldum Daniel" diye gülümsedi. "Dilediğin zaman gelebilirsin buraya, senin paran geçmez burada" dedi, sonra James'e döndü. "Ama senin geçer" diye güldü eliyle "sana girdi" anlamında bir hareket yaptı. James o sırada içtiği birayı püskürtmüştü neredeyse. James güldü ağzını silerken, "Hadi hadi kes gevezeliği de Daniel'a alkolsüz bir şeyler ver, kola soda falan" dedi, bir fıstık attı ağzına. "Söyle içerideki o Jimmy salağına bize iki burger yapsın, açlıktan ölüyoruz" "Tamam ama bir şartla" diye gülümsedi Teddy Daniel'ın önüne bir bardak soda koyarken. "Burgerin olana kadar gitar çalacaksın." James gözlerini kıstı, "Burgerler beleşse olur." "Ben ödüyorum lan burgerleri!" diye gülerek vurmuştu elini bara. "Tamam, ama ben çalarken bıyık olayını Daniel'a anlatırsan gitarı kafanda kırar, yenisini aldırtırım sana" diye gülümsedi, sonra Daniel'ın dudaklarına hızlı bir öpücük kondurdu. "Gözünü sevgilimden ayırma" diye tembih etti Teddy'ye, sonra gitarı ile ufak sahneye yöneldi. James sahneye yerleşirken Daniel fark etmişti dans okulu öğrencilerinin James'i fark ettiğini. Hele hele Cassandra'nın. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Cuma Tem. 10, 2020 8:08 pm | |
| Acayip renklerle donatılmıştı pubın içi. Hiç biri tanıdık gelmiyordu. Belli ki maç ya da onun gibi bir şey vardı. Daniel belinden çekilip başı öpülünce bakışlarını James'e çevirdi. "Sorun değil bebeğim, zaten içme diyecektim sana" Beraber bara yöneldiler. "Kapalı kutuda olmadıkça, ya da bizzat ben servis etmedikçe dışarıdan içme" Alkol için mi demişti? Soru sormadan bu kadar hızlı kabullenmesini ilginç bulmuştu. Gerçi James pek soru soran bir tip değildi. Daniel'a bile geçen haftaki olaylara rağmen fazla bir soru yöneltmemişti. "Teddy oğlum görünmez mi oldum lan?!" Barmen kadar iri bir adamı hayatında hiç görmemişti. Keldi ama nedense çok fazla bıyığı vardı. Çok acayip bir şekli olan bıyık. Kafasında çıkması gereken kıllar dudağının üstünden mi fışkırmıştı? Böyle bir şeyin mümkünatı neydi? Bar taburelerinden birine yerleşirken iki adamın birbiriyle yüksek sesli selamlaşmalarını izledi. Eğlenceli görünüyorlardı. "Bu yanındaki çocuk kim Jamie? Kuzen, yeğen falan mı?" O kadar küçük mü duruyordu? Daniel bozulmuştu ama sesini çıkarmadı. Yeğeni sanıldığı için üzülmemesi gerektiğinin farkındaydı ama çocuk gibi davranılmaktan da hoşlanmıyordu. Az önce James'in ona dedikleri aklına geldi. Bebeğim demişti değil mi? Bu hitaptan kesinlikle hoşlanmadığını söylemeliydi. "Teddy, bu benim sevgilim Daniel" Şok olmuş bir şekilde James'e döndü. İlişkilerini böylesine rahat bir şekilde açıklamasını beklememişti. Barmene kaydığında gözleri onun da kendisine aynı şekilde baktığını gördü. Kendi yaşadığı yer de bu tarz şeyler sorun olmasa da dış dünya da bu konunun normal karşılanmadığı yerler olduğunu biliyordu. Belli ki bu pub farklıydı. "Eh seni memnun eden ç*kse ben kimim ki sorguluyorum" Bu sefer Daniel şaşkın bakışlarını barmene çevirdi. Böyle muhabbetler için fazla elit büyütüldüğünü kabul etmek zorunda kalmıştı birden. Utançla kızardı ve bunun karanlıkta seçilmediğini umdu. Bu sırada Cassandra diye bir kızın James'e hayran olmasından bahsedilince, gösterilen yere baktı. Kızıl saçlı bir kız gördü sadece. Normal bir insan olduğu için Daniel'a çok sıradan gelmişti. Sonuçta perilerin güzelliğine bile alışmış sayılırdı. Bu tabi ki alışmaktandı yoksa kıskandığı için arkadaşlarıyla oturan kıza çamur atmıyordu. Hele James gittikten sonra üzülen kızlarla ilgili hiç bir şey düşünmüyordu. Zihninde bu konuyla alakalı hiç bir şey yoktu. Hiç bir şey. HİÇ BİR ŞEY! Görüş açısına giren elle irkildi. "Memnun oldum Daniel" Kendisine uzatılan iri eli sıktı karşılığında gülümserken. Tam ağzını açmıştı ki bir şey söylemek için barmen Teddy ve James tekrar dalaşmaya başlamışlardı. Onları takip etmenin yorucu olduğunu kabul etmek zorundaydı. Eğlenceli ama yorucu. "Hadi hadi kes gevezeliği de Daniel'a alkolsüz bir şeyler ver, kola soda falan" Kızgınlıkla dişlerini sıktı. 'Çocuk değilim ben' diyerek bağırmak istedi ama sesini çıkarmadı. Meyve suyu isteseydi bir de. Kendi düşüncelerine dalmış öfkesini içten içe körüklerken birden dudaklarından öpülmesiyle zihni bulunduğu yere geldi. "Gözünü sevgilimden ayırma" James ufak sahneye geçince Daniel şaşırdı. Gitar mı çalacaktı? Bu sırada izlendiği hissiyle bakışlarını barmene çevirdi. Önüne içinde renksiz bir sıvı olan bardak koymuştu. Sonrasında eklenen şekilli pipeti görene kadar Daniel suratını asmamıştı. Çocuk değilim ben! İç geçirdi. Kime neyi anlatıyordu ki?
"Bıyık olayı nedir?" En azından sonunda konuşmuştu. James'in göz ucuyla gitarını çıkarıp yerleştiğini görünce tekrar barmene döndü. Teddy büyük bir keyifle gülümsedi ve içinde bolca el kol hareketi geçen hikayesini anlatmaya koyuldu. Aslında barın isminin başka olduğunu bir iddia sonucu başına neler neler geldiğini. Daniel adamın hareketlerinden ve yüksek sesli konuşmasından dinlediğini bile anlayamıyordu. James onun bıyığını kesmek üzere biriyle iddiaya girmişti. Bıçakla Teddy'nin üzerine atlamıştı. Teddy'nin gözünden bile sakındığı, kıyamadığı biricik bıyığını kesmişti. Adamın gözleri dolunca daha da şaşırdı. Barın adı ondan sonra değişmişti ama Teddy bunun acısını uzun süre atlatamamıştı. Daniel hala bir bıyık için bu kadar acı çekilmesine anlam verememişti. Barmen de onun suratından bunu anlamış olacak ki eski bıyığını öven uzun bir konuşmaya başlamıştı. Daniel bakışlarını istemsizce etrafta gezdirdi. Bıyık övücü bir konuşma dinlemek istemiyordu. James'e kendisinden yakın bir yerde oturan kız grubundaki hareketlilik dikkatini çekti. Cassandra denilen kadın James'in dikkatini çekmek için abartılı hareketler yapmaya başlamıştı. İç geçirdi. Buraya gelmekle hata mı etmişti? İnsanlar çok acayip yaratıklardı gerçekten de. Bu sırada Teddy müthiş duygusal hikayesinin dinlenmediğini görünce alınmış bir ifadeyle arkasını dönüp bardak silmeye koyulunca Daniel onu kırıp kırmadığını düşündü. Bu sırada sırtında hissettiği tuhaf karıncalanmayla arkasını döndü. Omzunun hemen ardında bir adam belirmişti. Kahverengi saçlı, altın renkli gözleri ve rahatsız edici gülüşü olan biriydi. Daniel'ın önüne bir bardak bıraktı gülümserken. "Barmenin sana doğru düzgün bir şey vermediğini görünce bu duruma el atmak istedim." Bakışlarını önüne koyulan bardağa çevirdi. İçinde alkol olduğunu tahmin etmek güç değildi. Tekrar adama döndüğünde onun ortadan kaybolduğunu gördü. Aslında etrafa göz atınca sadece masasına geri döndüğünü farketti. Elinin tersiyle bardağı kendisinden uzaklaştırdı. Sonra duraksadı. James'in arkadaşı olabilirler miydi? Teddy'i kırmıştı ve başka bir arkadaşını üzmek istemezdi. Mor renkli bir sıvı olan şekilli bardağa kararsız bir bakış attı. Sahneden gelen melodiyle James'e döndü. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ C.tesi Tem. 11, 2020 10:29 pm | |
| . James sahnedeki mikrofonu kontrol etti, sonra gitarını çıkardı kılıfından. Başlamadan Bir baktı Daniel'la Teddy'ye. Teddynin hareketlerinden bıyık hikayesini anlattığı belliydi. İç geçirip gitarını çalmaya başladı. Basit bir şarkı ile başlamıştı havaya girmeye, rahat, kolay ve hoş, yorgun zihnine tatlı tatlı dokunan, dinlendirici bir şeyler çalmıştı. Sözleri yoktu, kendini o gitarın tellerinin titreşimine bırakmıştı. Telleri izlerken, bir süre sonra onu da bırakmıştı. Bırakmıştı ruhunun gözü ile izlesin telleri. Bırakmıştı çaldığı melodiyle bütün gerginliği, siniri, stresi ve negatif duyguları aksın gitsin. Dünyada sadece o ve müziği kalana kadar çaldı. Sadece o, müziği...ve Daniel. Yavaş yavaş bitirdi şarkıyı, gözlerini açıp baktı Daniel'a. Önünde ikinci bir bardak fark etmişti. Teddy yanında bardakları siliyordu. Herhalde Teddy vermiştir diyip gülümsedi, ve çalmaya başladı, gözlerini Daniel'dan ayırmadan. Daniel'ın döndüğünü görünce daha bir sevinmişti. "We could leave the Christmas lights up 'til January" diye ilk dizelerini söylemişti şarkının. "This is our place, we make the rules" Sesinden belliydi dizelerde anlatılanı hayal ettiği. Daniel ile baş başa yaşadıklarını. Erkendi henüz, ama tatlı bir hayaldi. "And there's a dazzling haze, a mysterious way about you, dear Have I known you twenty seconds or twenty years?"
Daniel'da onu çeken, ne olduğunu bilmediği şey neydi öyle? Neydi Bu çocuğun teninde hissettiği aitlik hissi? "Can I go where you go? Can we always be this close forever and ever? And ah, take me out, and take me home You're my, my, my, my lover" Gidebilir miydi gerçekten Daniel'ın her gittiği yere? Hep yanında olabilir miydi? Daniel izin verir miydi buna? Ya kader? Birlikte olmalarına izin verir miydi? "We could let our friends crash in the living room This is our place, we make the call" Yine yapmıştı. Sözlerden etkilenip hayal etmişti Daniel ile koltukta kıvrılıp vakit geçirdikleri o güzel evi. "And I'm highly suspicious that everyone who sees you wants you I've loved you three summers now, honey, but I want 'em all" Evet kıskanıyordu o kadar. Ve evet, istiyordu gerçekten. Şarkıdaki gibi 3 yaz boyu sürmemişti sevgileri, arzuları. Ama istiyordu ömrünün kalanını Daniel ile geçirmeyi. Değil mi? Yeni ilişkinin hayata baktırdığı pembe gözlükler değildi bu, değil mi? "Can I go where you go? Can we always be this close forever and ever? And ah, take me out, and take me home You're my, my, my, my lover
"Ladies and gentlemen, will you please stand? With every guitar string scar on my hand" Ve kesti çalmayı, Daniel'dan yöne uzattı elini sanki izleyiciye taktim edercesine. O açıya Cassandra da düşüyordu, ama James'in gözü Daniel'dan başkasını görüyor muydu şu an? "I take this magnetic force of a man to be my lover" Ve çalmaya devam etti, sanki bu şarkı içindeki ufak ilanı aşk ile daha bir şevke gelmiş gibi çalıyordu. "My heart's been borrowed and yours has been blue All's well that ends well to end up with you Swear to be overdramatic and true to my lover And you'll save all your dirtiest jokes for me And at every table, I'll save you a seat, lover" Her dizede gözleri sanki gel dercesine bakıyordu Daniel'a. Gözleri sanki "gel, otur yanıma, hiç gitme" ya da "gel, kalbimden gelen bu şarkıya dans et" diyordu. Daniel'ı yanında istediği belliydi. Hele hele son dizede. Hep yanında, yanı başında, karşısında, ya da yakınında. Ama en çok da kalbinde. "Can I go where you go? Can we always be this close forever and ever? And ah, take me out, and take me home (forever and ever) You're my, my, my, my Oh, you're my, my, my, my Darling, you're my, my, my, my lover" James şarkıyı bitirince gülümsedi, izleyicilere "Beş dakika mola" diye gülümsedi tabureden kalkıp gitarını yaslarken. Ama yasladığı gibi Cassandra ve arkadaşları James'e koşmuşlardı. Daniel fark etmişti, Cassandra James'e aşırı bir yaklaşmaya çalışıyordu. "Hop kanka ne molası? Burgerler olana kadar çalacaksın demedik mi?" diye seslendi Teddy. Daniel görmüştü, kızlar duydukları anda geri yerlerine koşmuştu Jameson'ı daha çok dinlemeye. Teddy'nın umurunda değildi anlaşma, belliydi. James'i kızlardan kurtarmaya yapmıştı, ve işe yaramıştı. Ama Daniel'ın gözünden kaçmamıştı Cassandra'nın James'in yanağını öpüşü. "İnsan bir bira bir şey verir bari, susadık be burada!" diye geri çıkıştı James sahneye geri çıkarken. Sahneye geçmeden Teddy'nin verdiği birayı unutmuştu barda, ve o biranın da gazı kaçmış gibiydi. İri barmen güldü, bir bira açıp verdi Daniel'a. Sonra fısıldadı "Al götür şunu, kızlar sahipsiz sanmasın seninkini" diye güldü. O an fark etmişti Daniel'ın önündeki iki bardağı. Biri Daniel'a döktüğü sodaydı, ama diğeri... "Bu nereden çıktı?" . |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Paz Tem. 12, 2020 7:49 am | |
| James'in şarkıya başlamasıyla dudakları şaşkınlıkla aralandı. Bariton bir sesi vardı ve kesinlikle etkileyiciydi. Masadaki kızların da kendisiyle aynı şeyi düşündükleri hareketlerinden belli oluyordu. Onları boş verip sadece gitarı büyük bir kabullenişle çalan adama baktı. Yüzünde oluşan ifadeyi görünce tanıdık bir hisle karnı kasıldı. Daniel'ın çok iyi bildiği bir şeydi bu. Yaptığı şeye ruhunu da katan birinin ifadesi. Oadhan'da da hayranlık duyduğu şeydi. İçinden yükselen rahatsız edici hisler onun oturduğu yerde kımıldanmasına neden oldu. Böyle olmamalıydı. Her ne kadar anlaşıyor ve tuhaf bir şekilde birbirlerinin yanında rahat hissediyor olsalar da aralarındaki sevgi değildi ki. Tanışalı sadece on gün olmuştu. Daniel'a aylar yıllar gelen bir on gün. Önceki hayatlarında mı beraberlerdi acaba? "I take this magnetic force of a man to be my lover" Kendisinin işaret edildiğini görünce göğsünde bir sıkışma hissetti. İşte yine olmuştu. Daniel elini yanağına dayadı James'e bakarken. Suratından etkilendiğinin belli olmaması için çabaladı. Neredeyse yerinden kalkıp yanına gidecekti. Birbirlerinden uzakta olmalarına rağmen bu adamdan yayılan enerjiyi hissedebiliyordu. Daniel aşk ilanı almaya alışık değildi bu yüzden ne yapacağını bilemeden iç geçirmekle yetindi. Bu sırada Teddy'nin gülen gözlerle kendisini seyrettiğini görmemişti. James beş dakika mola istediğinde büyü bozuldu ve Daniel başını hafifçe iki yana sallayarak az önceki hislerinden kurtulmaya çalıştı. Cassandra denilen kızın neredeyse uçarak James'in üzerine atılmasına kaşlarını yukarı kaldırarak tepki vermişti. Harika! Bir de öpmüş müydü? Teddy ve James birbirlerine bağırarak bir şeyler söylerken, Daniel yerlerine geçen kızları inceledi. Coşkularına bakılırsa az önceki olayın onunla alakalı olduğunu düşünmüştü Cassandra. Aksini kanıtlamak için herhangi bir şey yapmayacaktı. Gövde gösterileri onun tarzı değildi. "Al götür şunu, kızlar sahipsiz sanmasın seninkini" Belli ki Teddy de farketmişti durumu. Barın üzerine bırakılan şişeye baktı. "Bu nereden çıktı?" Elini uzatıp içinde mor renkli sıvı olan bardağı aldı ve göz attı. Sonra da hafifçe kokladı. Aynı elini kaldırıp arka taraftaki bir masayı işaret etti. "Şuradaki bir adam getirdi." Masada biri vardı ama bu bardağı getiren adam değildi. "Kahverengi saçlı, altın renkli gözleri olan, kot ceketli bir adam. Sırtlan gibi gülen?" Teddy'nin suratında tuhaf bir ifade oluştu ve birden Daniel'ın bileğini yakaladı. Bardağı elinden çekip alırken ağzının içinde bir şeyler geveledi. Ne? Daniel hiç bir şey anlamamıştı. İç geçirip yerinden kalktı ve barın üzerindeki şişeyi alıp uzun adımlarla James'e yöneldi. Yanlarından geçtiği kız grubunun sevgilisi hakkında yaptığı uygunsuz yorumu duyunca yavaşladı ve onlara kısa bir bakış attı. Küçük, sevimsiz ve rahatsız edici birer yaratık olduklarını belli eden keskin bir bakıştı. Grubun konuşması bıçakla kesilmiş gibi sona erdi. Belli ki duyulduklarını farketmemişlerdi. Adımlarını yeniden hızlandırıp sahneye vardı. Şişeyi James'in eline tutuşturdu. Onun mavi gözlerine bakınca az önceki hisleri geri geldi.
"Harika şarkı söylüyorsun." Hızla bakışlarını kaçırdı. Gözlerinden fışkıran hayranlığa neredeyse hakim olamayacaktı. Yine de belli olmaması için ondan tarafa bakmadı konuşurken. "Yeteneklisin." Fısıltı gibi konuşmuştu. Burası sıcak mı olmuştu? Kızarmadığını umdu. Ağırlığını bir ayağından öbürüne verdi kararsızca. Bu sırada arka taraftan yükselen sesler sesler, gösterinin devam etmesini istediklerini söylüyordu. Daniel bir adım geri çekildi. "Ben gideyim de sen devam et." Neredeyse panikle arkasını dönüp yerine ilerlemeye başladı. Bu sırada birinin seslendiğini duydu. Kimseyi tanımadığı için üzerine alınmamıştı. Ta ki "Yeşil tişörtlü!!" hitabını duyana kadar. Başını çevirip kendisini çağıran gruba döndü. Gelmesini işaret ediyorlardı. Daniel dişlerini sıktı. Köpek mi çağırıyorlardı ayaklarına? Yine de kavga istemediği için onlara yöneldi. Garson olup olmadığı sorulunca daha da kızdı. Böyle bir yerde çalışacak bir hali mi vardı? Sadece yerine geçip James'i dinlemek istiyordu. Onları başından savmayı düşünürken oturan gençlerden biri dans akademisinden olduklarını söyleyince dikkati bölündü. Kendilerini tanıttılar. Brian ve Nicholas. Sonunda ısrarlarına dayanamadı ve arkadaş edinmenin zarar getirmeyeceğini düşünerek yanlarına oturdu. Daniel akademi için geldiğini söyledikten sonra eğitmenlerle alakalı bir şeyler anlatmaya başladılar gülerek. Konuşmayı takip etmesi pek kolay değildi. Zaten sonrasında yanlarına iki kişi daha gelmişti, bir kadın bir erkek. Küçük masada dipdibe oturarak sıkışmış olsalar da kimsenin bir şikayeti yoktu. Bir sürü eğlenceli olay anlatıyorlardı. Dikkatinin tamamen onlara kaydığını ve James'i dinlemeyi unuttuğunu farketmedi. Söylenilen komik bir şeye başını arkaya atıp kahkahayla güldü. Az önceki gibi oturarak hislerini düşünmek yerine, böylesi ona daha kolay ve güvenli gelmişti belki de. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Paz Tem. 12, 2020 9:54 pm | |
| .
James izledi ikisini. Sevgilisi ile arkadaşını yani. Daniel'ın bardağı eline alışı, bir müddet konuşmaları, Teddy'nin yüz ifadesindeki değişimi ve bardağı kapışını görmüştü James. Kendisi vermemiş miydi yani? Daniel içmemişti o bardaktan değil mi? Umuyordu içmemişti, yoksa Teddy'yi mahvederdi. Ne de olsa sevgilisini ona emanet etmişti. O sırada Daniel'ın elinde bira ile yerinden kalkıp yanına geldiğini fark etti.
Aralarında sohbet eden kızlara pis bir bakış attıktan sonra sahneye ulaşmış, birasını vermişti James'e. Ah o mavi-yeşil gözler, ömrünün sonuna kadar bakabilirdi o gözlere. "Harika şarkı söylüyorsun." demişti Daniel gözlerini kaçırırken. Ah bunu Daniel'dan duymak! Dünyalar James'in oldu desek yeridir. "Yeteneklisin." diye fısıldamıştı. Yataktaki yetenekleri dışında bir konudan Daniel'dan onay almak hoştu. Sonunda "Ah harikasın James!" veya "Ah muhteşemsin! Sakin durma!" tipi inlemelerden başka bir iltifat duymak güzel bir değişiklikti. İnlemelerden şikayet ettiği yoktu gerçi.
Daniel'ın kızarmasına daha James tepki veremeden masadaki kızlardan istek şarkılar, "Daha! Daha!" diye tezahüratlar gelmeye başlamıştı kahkahalar arasında. "Ben gideyim de sen devam et." demişti Daniel. Galiba utanmıştı ki hızla kaçmıştı sahneden. James sadece gülümsedi sevgilisini izleyip, sonra birasını dikti kafaya. Ve tekrar çalmaya başladı. Yeterince dinlenmişlerdi. Artık eğlenme vaktiydi.
James'in parmakları tellerde hızla hareket ediyor, eğlenceli bir tempo yakalamış hareketli bir şarkı çalıyordu. Taburede oturmuş bir ayağı ile ritm tutup bir yandan da söylüyordu. Bazıları eşlik ediyor, bazıları da kalkmış dans ediyordu. Pub giderek kalabalıklaşıyordu dışarıya hoparlörlerden ses gittikçe. James müziğine dalıp gitmişti.
Adamın, Daniel'ın Teddy ile barda olmadığını anlaması için pubda enfes yemek kokularının çoğalması ve midesinin isyan edercesine, "Allah rızası için bir lokma ye güzel abim!" dercesine guruldayarak dikkatini dağıtması gerekmişti.
Son söylediği şarkıyı bitirmek üzereydi neyse ki, son bir enstrümantal kısım kalmıştı. Onu çalarken baktı bardan taraf. Burgerler hala çıkmamıştı. Ama daha önemlisi Daniel neredeydi?! S*kerlerdi şarkıyı, sevgilisi bulmak için çalmayı kesip inceledi kalabalıklaşan pub'ı. Ve görmüştü Daniel'ı. Peki yanındakiler kimdi? Gitarını kenara koydu Daniel'ın çocuklara kahkahalar atarak gülüşünü izlerken. Neredeyse çocuklardan birinin kucağına çıkmıştı. Resmen gözü seğirtmişti. Ama hemen gidip çocuğa yumruğu indirmek yerine, sakin olmayı seçti, ve gitarını toplamaya başladı. Yanına gelen kızların yüzüne bile bakmadı. Hatta Cassandra koluna girmeye çalışınca "Bırak" diye hırlayıp çekmişti kolunu. Sonra Teddy'nin yanına, bara gitti.
"Oğlum ne şarkıyı kestin burgerler daha olmadı!" diye güldü Teddy, bir grubun içkilerini hazırlarken. Farkında değildi James'in cinnet geçirmemek için zor durduğunun.
"Lan bu çocuğu sana emanet ettim g*t herif!" diye hırladı James. Teddy sonunda başını kaldırmıştı.
"Tamam kanka, sakin ol" diye bardan çıkıp geldi James'in yanına, ama yumruğu yemişti karnına. "Offf ne vuruyorsun lan p*ç?!" diye tutmuştu vurduğu yeri. Neyse ki alışıktı ve karın kaslarının maşallahı vardı, yoksa şu an iki büklüm yerde kıvranıyor olurdu.
"Sana bir şey dediysek yap lan s*k kafalı" diye Teddy'yi yakasından tutup çekmişti kendine.
"Lan bekçisi miyim senin sevgilinin?" diye gülümsedi Teddy James'i sakinleştirmeye çalışarak, toparlanmıştı James'in yumruğundan.
"Lan sevgilim y*rrak kafalının tekinin kucağında şu an senin yanın yerine!" diye hırladı Teddy'yi bırakıp, sonra Daniel'ın oturduğu masaya gitti, ve Daniel'ı tutup kendine döndürdü, hepsinin içinde öptü tutkulu bir şekilde, Daniel'ın başını döndürecek şekilde. Daniel'ı tutup kendine çekerek neredeyse oturduğu kucaktan almıştı. Eli korumacı Daniel'ın beline sarılıydı, "Benim!" dercesine. "Daniel, bebeğim arkadaşların kim?" diye sordu dudaklarını çekince. Masadakilere meydan okurcasına bakıyordu adeta
. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Ptsi Tem. 13, 2020 9:39 am | |
| Daniel, sırttan bıçaklayan, iki yüzlü, art niyetli olmayan dansçı hiç görmemişti. Ta ki buraya gelene kadar... İnsanların bu kadar kolay kaynaşıyor olması, neşeleri ona yeni bir dünya göstermişti. Enerjilerinden o kadar mutlu olmuştu ki Brian'ın burnunu suratının dibinde hissedince rahatsız olmadı. "Dostum parfümün nedir? Burnum deniz kokusuyla doldu burada." Tişörtünün yakasını yukarı kaldırıp kokladı. Parfüm kullanmazdı ki? Şimdiye kadar kimse onun kokusuyla ilgili bir şey söylememişti Bu yüzden kararsız bir şekilde herhangi bir şey sıkmadığını belirtti. Tepki olarak hepsi etraflarındaki havayı içine çektiler. Aralarında denizden yeni çıkmış gibi koku yaydığı konuşulurken, Daniel kendisinin büyülü bir yaratık olduğu için insanlara böyle çekici gelebileceğini farketti. Belli ki bir daha ki sefere bu kadar yakın oturmamalıydı kimseye. Bunları düşünürken kolundan çekildi birden. Ne olduğunu anlayamadan dudakları başkasınınkiyle buluştu. James'in tanıdık temasını hissedene kadar paniklese de tüm duygular yerini arzuya bıraktı. Lanet herif öpüşme konusunda bir uzman sayılabilirdi. Ya da sevişme. Ya da... Daniel ne zaman ayağa kalktığını bilemedi. Dudakları ayrıldığında neredeyse durmamasını söyleyecekti. "Daniel, bebeğim arkadaşların kim?" James'in sesi kulaklarına geldiğinde gözlerinin rengini koyulaştıran arzu yavaşça kayboldu. Zaman ve mekan kavramı geri geldiğinde boş boş bakakaldı onun yüzüne. Geri çekilmek istedi ama James'in belindeki eli buna izin vermeyeceğini açıkça belirtecek kadar sıkı duruyordu. Masada oturanlara döndü. Her biri kendisine bakıyordu. Elini havaya kaldırıp sırayla tanıttı. "Brian ve Nicholas." Az önce Daniel'ın kalktığı yerin sağında oturuyorlardı. Ceketlerini çıkardıkları için üzerlerinde basit tişörtler vardı. Nicholas turuncuya çalan kızıl saçlı, Brian ise sakallarından farklı renkte olan siyah saçları vardı. Nedense sakalları kahverengiydi. İkisi de tanıtmaya başlarıyla selamlayarak karşılık verdi. "Victoria ve Kevin." Sarı saçlı kadını ve tam aksi görüme sahip esmer adamı işaret etti. James'e döndü. "Onlar da akademideler. Bana eğitmenleri anlatıyorlardı. Ama maalesef modern dans eğitimi alıyorlarmış. Sadece Brian hariç." Onun hangi eğitimi aldığını belirtmedi çünkü konuştukça James daha da sinirleniyor gibi görünüyordu. Masadakilere döndü. James'i eliyle göstermesine gerek olmadığı için sakince devam etti. "James." Duraksadı. "Benim... Sevgilim." Eğer bunu sözel olarak belirtmezse, James'in durumu göstererek anlatacağından kuşkulanmıştı. Sonrasında onun elini çekip masadakilerden uzaklaştırdı. Gülümsedi. Arkadaşlarına el sallayıp tanıştığına memnun olduğunu belirtti. Bir yandan hala James'in koluna asılıyordu. Kimsenin onu duyamayacağı kadar uzaklaştıktan sonra kaşlarını çattı ve konuşmaya başladı. "Ben..." Sinirden cümle kuramıyordu. "Sen..." Öptüğü için ona kızmamıştı. Sonrasında çok alakasız bir şekilde "Bana bebeğim deme. Çocuk değilim!" dedi. Parmaklarını saçlarının arasından geçirip düzgünce duran tutamları dağıttı. "Sadece arkadaş edinmeye çalışıyorum. Neden beni zor durumda bırakıyorsun?" Buradaki kastı diğerlerine davranışı değildi. Bakışlarıyla aşağıyı işaret etti. Bir öpücükle böylesine kendisinden geçtiği için kızmıştı daha çok. Elini uzatıp pantolonunun önünü düzeltme isteğine karşı koydu. İç geçirdi. "Bu durumla ilgili ne yapacaksın?" Sonrasında arkasını dönüp bara gitti ve Teddy'e baktı. Belli ki uzun süredir ikisinin arasında geçenleri takip ediyordu. Sakinleşmek için barın üzerinde hala onu bekleyen bardağını aldı. Fazla süslü pipeti dudaklarının arasına alıp sodayı içmeye başladı. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Ptsi Tem. 13, 2020 9:05 pm | |
| .
James kollarında Daniel'la masadakilere ölüm bakışları atarken Daniel çocukları tanıtmaya başlamıştı. "Brian ve Nicholas." diye tanıtmıştı yanında oturan oğlanları. Hani şu neredeyse kucağında olduğu. Sonra "Victoria ve Kevin." diye kız ve oğlanı tanıttı. Onlar sevgili gibi duruyordu, sorun yoktu yani. "Onlar da akademideler" diye açıkladı Daniel. Demek okul bahanesi ile çekmişlerdi Daniel'ın dikkatini. "Bana eğitmenleri anlatıyorlardı. Ama maalesef modern dans eğitimi alıyorlarmış." Oh bu iyiydi. O iki g*t yanında olmayacaktı yani. Rahatlamıştı James. Tabii uzun sürmemişti rahatlığı.
"Sadece Brian hariç."
Ne? 1 numaralı daly*rrak, hani şu Daniel'ı neredeyse kucağına almış olan, ne dansı yapıyordu peki?! Sakın bale deme! Resmen burnundan soluyordu. Daniel'ın tereddütle kendisini tanıttığını güçlükle fark etmişti. "James, benim... Sevgilim." diye kem küm ederek tanıtmıştı. Güzel! Sevgilisi olduğunu bilsinler, yaklaşmasınlar Daniel'ına!
Yeni arkadaşları ile vedalaşıp James'i uzaklaştırdığında adam çocuğun kızgın bir sesle.
"Ben..." dediğini duydu. Sen ne? Neye sinirlenmişti bu? Hadi Daniel çıkar baklayı! "Sen..." Evet ben? Ben ne? Öptüm diye mı kızdın? Yoksa o p*çin kucağından aldım diye mi? Hadi bebeğim! Meraktan çatlattın adamı! "Bana bebeğim deme. Çocuk değilim!" diye birden çıkışmıştı. Bu muydu yani? Tüm olay bebeğim demesi miydi? Ama bebeğim demeyi seviyordu! Tüh! James gülümseyip izledi Daniel'ın saçlarını dağıtışını. O güzelim saçların dağılışını izledi. Ah altında yatarken yastığın üstünde dağılışına bayılıyordu o güzel, okyanus kokulu saçların!
"Sadece arkadaş edinmeye çalışıyorum. Neden beni zor durumda bırakıyorsun?" Ne? zorlaştırmak mı? Davranışlarını mı kast ediyordu? Ama Daniel'ın gözleri ile işaret ettiği yeri gösterince yüzü kızarmış gülümsedi. Ha o tür zorluk demek. "Bu durumla ilgili ne yapacaksın?" diye iç geçirip dönmüştü.
James o güzel kalçaların iki yana salınmasını izleyerek "Gayet iyi biliyorsun" diye mırıldandı kendi kendine, sonra Daniel sodasını içerken geldi, arkadan sarıldı çocuğa. Sodasını içmesi bitince boynunu öptü tatlı tatlı, "İstersen şu zorluğu halledelim sana yavrum" diye seksi hırladı kulağına Daniel'ın, sonra çocuğun elindeki bardağı alıp koydu bara, Daniel'ı kucağına alıp pub'ın lavabosuna götürdü, kapıyı kapatıp çocuğu duvara dayayarak dudaklarına yapıştı. Öperken elleri kalçalarına kaydı Daniel'ın, çocuğu kucağına alıp öpmeye devam ediyordu. Öpücükler arasında "İstemiyorsan söyle" diye inlercesine fısıldamıştı, ama bir yandan da elleri Daniel'ın pantolonundan içeri girip kavramıştı kıçını.
Dudakları Daniel'ın boynuna kaymıştı, sanki isteyip istemediğini belirtebilmesi için izin verircesine.
. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Salı Tem. 14, 2020 9:01 am | |
| Soda içiyor olmasının utanılacak bir yanı yoktu. En azından kendisini buna ikna etmeye çalışıyordu. Herkes alkollü içeceklerini kafaya dikerken o şekilli bir pipetle soda içiyordu. En azından süt değildi. İç geçirdi. Bu sırada arkasından sarılan kollarla James'in geldiğini anladı. Dünyanın en ilginç şeyiymiş gibi bardağını inceliyordu Daniel. Ona karşılık verme niyetinde değildi. "İstersen şu zorluğu halledelim sana yavrum" Mırıltısı kulağına geldiğince istemsizce başını kaldırdı. Gözleri parlamıştı. Elindeki boş bardağın alındığını farketmemişti bile. James'in onu götürmesine izin verdi ama hala tereddütleri vardı. Sohbet eden insanların aralarından geçtiler. Neyse ki kimse onlara bakmıyordu. Tuhaf bir kapıdan girdikten sonra tuvalete geldiklerini anladı. Sırtı duvara çarptıktan sonra bütün görüşü James'in yüzüyle kapandı. Ayakları yerden kesilince, alışkanlıkla bacaklarını onun beline doladı. "İstemiyorsan söyle" Daniel, kemerinin ne zaman açıldığını ve pantolonunun aşağı kaydığını bilmiyordu. Kalçasında hissettiği elle, kendi kollarını onun omzuna sardı. James'in dudakları çenesinden aşağı kayarken Daniel bunu yapamayacağını hissetti. Sıkıntılı bir nefes verdi. Önce akademiyle görüşmeye gitmeliydi. Ayrıca açtı ve çantasında iksirle geziyordu hala. Onları güvenli bir yere koymalıydı. Kafasında bir çok şey geçti bir saniye içinde. "Hayır, dur istemiyorum." Bacaklarını çözdü ve yere kaydı. Pantolonunu toplarken biraz zorlansa da sonunda başarmıştı. Başını kaldırıp James'e baktı. "Tuvalette yapacak kadar gözüm dönmedi." Ellerini uzatıp James'in de açık kemerini kapattı. Sonra güldü ve kapıdan çıktı. Teddy'nin yanına vardığında yemeklerinin geldiğini gördü. Şaşkınlıkla tabağa baktı. Ne kadar büyük bir hamburger? Oturup çatalıyla onu dürttü. Yamyam bir hamburgerdi belli ki. Yanına bırakılan ikinci tabakla bunların hepsinin kendisine getirildiğini anladı. Bu tabağı bitirmeyi bırak sadece yanındaki patatesle bile doyardı. Gerçi yememesi daha iyi olacak gibiydi. Akademide dans etmesini isterlerse, böylesine ağır bir yemekle değil atlayış yapmak ısınma hareketlerinde kusardı. Bu yüzden bir patatese çatal batırıp ucundan ısırdı. İdare edecek kadar yese yeterliydi. Teddy hamburger yemedi diye ona kızar mıydı acaba? Bıyık konusundaki alınganlığı geçmemiş gibiydi. Bu sırada omzuna dokunan elle döndü. Brian ve Nicholas gelmişti. Gülümseyip ayağa kalktı. Telefon numarası istiyorlardı burada olduğu sürece iletişim kurabilmek için. Ceplerini yokladı Daniel ve telefonu çıkardı. Birbirlerinin resimlerini çekip numaraları öyle kaydettiler. Gidiyorlardı artık bu yüzden el sallayıp vedalaşacaktı ki ikisi birden sarıldı Daniel'a. Sonra kısaca vedalaşıp ayrıldılar. Gülerek yerine oturdu ve telefondan kaydettiği numaralara baktı. Eğer bu bir ayda anlaşırlarsa ara ara buraya gelebilirdi Daniel. Annesinin bunu duyunca kalp krizi geçireceğinden emindi. Aynı anda telefonu çalmaya başladı. Korkudan fırlatacaktı neredeyse çünkü annesi arıyordu. Sessize alıp tabağın yanına koydu. Şuan onun sorgulamasını çekemeyecekti. Patatesini yemeye geri koyuldu. Bu sırada Teddy yeni bir soda koymuştu önüne. Az öncekine benzer şekilli bir pipetle. İç geçirdi. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Çarş. Tem. 15, 2020 10:42 pm | |
| . Daniel'ın o nefes verişinden istemediğini anlamıştı. Ama neden istememişti? "Hayır, dur" diyerek çocuğun kucağından inmesi, "istemiyorum." kelimesinin o dudaklardan süzülüşü. Hiç yaşamak istemediği bir şeydi bu, ama yaşanmıştı işte. İzledi çocuğun pantolonunu düzeltip kemerini bağlayışını, kendisine bakıp "Tuvalette yapacak kadar gözüm dönmedi." diyerek James'in kemerini bağlayışını. Sonra da gülümseyerek gidişini izledi.
İç geçirip yaslandı aynaya, kendine baktı. Sevgilisinin reddettiği adama. Artık Merlinsville'de olmadıklarını fark etmişti. Oysaki o kısacık sürede o güzel kasabaya, huzuruna, ve Daniel'ın arzusunun kendisine yönelmesine ne çabuk alışmıştı! Sonra aklına bir düşünce geldi James'in. korkutucu bir düşünce. Ya arzu feyasından uzak oldukları için Daniel ondan soğursa? Ne de olsa o feyanın güçleri sayesinde bu kadar yakındılar. Ama şimdi o feya yoktu yakınlarda. Daniel'ın Jameson'a ihtiyacı yoktu. James musluğu açıp yüzüne su çarptı. Hayır, öyle olmayacaktı! Daniel sırf sevişip kenara atacak türde birisi değildi. Öyle olsa ilişkilerini niye çıkar ilişkisi yerine sevgili seviyesine çıkartsın ki? İç geçirip ellerini, yüzünü kuruladı ve çıktı.
Görmüştü barda Daniel'ı. Nicholas ve Brian ile konuşuyordu. Hoşuna gitmemişti ama sesini çıkarmadı. İki oğlan uzaklaşan kadar izledi. Çocuklar uzaklaşınca yaklaştı, izliyordu Daniel'ı. Korkmuş telefona bakışını, sonra sessize alıp yemeğini yiyişini izledi yanına otururken. Kendi tabağına baktı. İştahı yoktu. Kaçmıştı. İç geçirip bir patates attı ağzına, "özür dilerim" diye fısıldadı birden bire Daniel'a. "İstemediğin halde seni lavaboya götürdüğüm için" diye açıkladı. Daniel'dan taraf bakmıyordu. Raftaki bir içki şişesine dalıp gitmişti. Sonra iç geçirip saçlarını geriye attı, gözlerini yemeğine çevirmişti. Oynuyordu yemeği ile. Yemiyordu.
Sonra Daniel'a baktı, gülümsedi hafif, ve buruk. "İlk kez hayır dedin bana" diye gülümsedi. Aslında Daniel'ın kendisini reddedebilmesi hoşuna gitmişti, kendi düşüncesini belirtmesi. Ama gitmemişti de, çünkü sorulara yol açmıştı. Cevabından korktuğu sorular. Ya bütün cinsel yakınlıkları Feya yüzündense? O zaman bu ilişki tamamen boşuna olurdu. Uzanıp tuttu Daniel'ın elini, sıkı sıkı tutmuştu. Daniel'ın parmak uçlarını öptü teker teker, Daniel'ın baş parmağını öperken elini yanağına koymuştu. Gülümsedi çocuğa.
"Akademiye gitmek istiyor olmalısın" diye fısıldadı. "İstersen ben çantaları eve götüreyim, sende akademiye git. Teddy seni eve getirir, sonra baş başa vakit geçiririz, tabii istersen."
Duyguları sesine yansımadı diye umuyordu. . |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Perş. Tem. 16, 2020 10:16 am | |
| Telefonun titreşimi durana kadar, Daniel bir gözünü ekrandan ayıramamıştı. Sonunda bittiğinde rahat bir nefes aldı. Bu sırada James de yanındaki sandalyeye yerleşti. Onun çatalla yemeğini dürttüğünü görünce, kendi yemeğini yiyip yememe konusunda tereddütte düştü. Benim hazırlamadığım bir şeyi içme demişti. Yemek için de aynısı mı geçerliydi? Bu sırada mutsuz sesini duydu fısıltı gibi. "Özür dilerim." Ne için? Başını çevirip ona baktı. "İstemediğin halde seni lavaboya götürdüğüm için." Eğer büyücü olsaydı, büyük ihtimalle kafasının üzerinde dev gibi bir soru işareti belirirdi, bu tuhaf konuşma yüzünden. James içki şişelerini inceliyor gibi gözüküyordu. Saçlarını geriye atmasını izledi. Asi bir tutam tekrar alnına düşmüştü. Eğer ondan böylesine hüzün yayılıyor olmasaydı sevimli göründüğünü düşünecekti. "İlk kez hayır dedin bana." Yüzünde garip, buruk bir gülümseme vardı. Ağzı açık bakakaldı Daniel ona. Gerçek miydi bu? Tuvalette onu bıraktı diye depresyona mı girmişti? Duraksadı birden. İlk kez mi hayır demişti? İlişkilerini gözden geçirdiğinde, sürekli onun üzerine atladığı ve yalvardığı ve onu kendisiyle ilişkiye zorladığı ve ... Daniel ne kadar acınası olduğunu farkettiğinde canı sıkıldı. Ama İngiltere'ye gelmişti. Kendisine sonra acıyabilirdi. Şimdi anın tadını çıkartmak istiyordu. Elinin öpülmesiyle bıkkın bir tavırla James'e döndü. "Akademiye gitmek istiyor olmalısın. İstersen ben çantaları eve götüreyim, sende akademiye git. Teddy seni eve getirir, sonra baş başa vakit geçiririz, tabii istersen." Yine aynısını yapıyordu. Sonra istemediği bir şey oldu ve Daniel sinirli yanı tarafından ele geçirildi. Karşısındaki adamın yanağına dayalı elini çekip kurtardı. Yarım ağız bir gülümseme oluştu yüzünde. Kesinlikle öfkeli görünüyordu. "Seni gerçekten de yumruklamak istiyorum." Dik dik ona baktı sonra da oturduğu bar taburesinden kayıp yere bastı. Eğilip, yerdeki sırt çantasını ve tabağının yanında duran telefonunu aldı. El çantasını ona bırakmıştı istediği gibi. "Ben gidiyorum. Bir kere daha bana 'eğer istersen' içeren bir cümle kurarsan dişlerini eline veririm. Böyle davranacaksan gözüme gözükme." James'in ezilip büzüldüğünü görünce sinirlenmişti. Bu yüzden de ters bir şekilde çıkışmıştı ona. Teddy, ikilinin konuşmasını dinlemiyor gibi bile görünmeye çalışmıyordu. Bariz bir şekilde gözlerini dikmişti. Arkasını dönüp barın kapısına yöneldi. Telefonu tekrar tekrar titreyince ekrana baktı. Annesi mesaj atmıştı. Yaklaşık elli tane. Gözlerini devirdi pubın kapısından çıkarken. Daniel akademidekilerle konuşurken, James de 'istememiş olsaydı' baştan onu buraya kendisiyle gelmesi için çağırmayacağını düşünebilirdi. Sıkıntılı bir nefes verdi temiz havaya çıktığında. |
| | | | Konu: Geri: Darling, I fancy you~ Paz Tem. 19, 2020 11:43 am | |
| .
Daniel'ın tatlı, sıcak eli yanağından çekildiğinde anlık korkmuştu, ama gülümsediğini görünce hafif bir rahatlama gelmişti adama. Sinirliydi, ama yine de gülümsemişti. Bu da bir şeydi. "Seni gerçekten de yumruklamak istiyorum." dedi çocuk tabureden kalkarken. Hırçın şey seni. James Daniel'ın sırt çantasını alıp telefonunu alışını izledi. Cevap vermemeyi tercih etmişti. Akşama evde doya doya yumruklardı Daniel onu.
"Ben gidiyorum." demişti çocuk sırt çantasını sırtlanırken. "Bir kere daha bana 'eğer istersen' içeren bir cümle kurarsan dişlerini eline veririm."
Tamam ama, nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu adam James'in yanında. Neyi isteyip neyi istemediğini. Sormadan nasıl bilebilirdi? "Böyle davranacaksan gözüme gözükme." deyip çıkışa yönelmişti. James izledi Daniel'ın telefonuna bakıp pub'dan çıkışını, sonra önüne döndü, bir patates attı ağzına.
"Kanka, sen iyi değilsin" diye iç geçirmişti Teddy. Şu an James'e en iyi gelecek şeyi biliyordu. Kalın tabanlı ağır bir bardak çıkardı, içine büyük bir parça buz koydu, sonra kahverengi bir sıvı döküp uzattı arkadaşına. "İç şunu."
"Hiç havamda değilim Teddy" diye geçiştirdi James, sonra yemeğini itti önünden. Daniel'la ilişkilerine dair kaygılarında yavaş yavaş boğuluyordu resmen. Beyni, adamı giderek endişelendiren sorularla allak bullaktı. Ne iştah kalmıştı adamda, ne de bir şey.
"Düşünmeye ihtiyacın var, belli" dedi Teddy. "İç şu viskiyi, yardımcı olur" dedi, ve direkt viski şişesini James'in yanında bırakıp aldı yemek tabaklarını, arkaya götürdü. James iç geçirdi, içki bardağına baktı. Belki de Teddy haklıydı.
İnceledi bardaktaki sarımsı kahverengi içkiyi. Neyin var senin diye soruyordu resmen içki ona. Odunsu kokusunu içine çekti içkinin, ve bir yudum aldı. Boğazını tatlı tatlı yakarak kaymıştı aşağıya. Cidden neyi vardı?
"Korkuyorum" diye mırıldandı sesli düşünürken.
"Korktuğun şey ne?" Soruyu Teddy'nın mi, yoksa bardağındaki içkinin mi sorduğunu bilmiyordu. Bir soru gelmişti sadece.
"Ben..." diye başladı, ama getiremedi gerisini. Cidden neyden korkuyordu? Duygularından mı? Daniel'ın duygularından mı? Daniel'ın onu bırakması fikri miydi yoksa korkuğu? İlişkileri gerçek miydi? Gerçek miydi tüm bunlar? Daniel'ın duyguları, Jameson'ın duyguları, gerçek miydi? Yoksa hepsi bir kandırmaca, o feya'nın gücünün bir oyunu muydu? "Bilmiyorum."
"Biliyorsun."
James iç geçirdi, bardağın kalanını dikti kafaya. Sonra tekrar doldurdu. Bilmiyorum diye kendini kandırıyordu. Bu duyguların gerçekliğinden şüphe duyuyordu. Korkuyordu.
"Neden korkuyorsun peki?"
James bardağını şöyle bir çevirdi elinde, ve bir yudum aldı. Neden? Çünkü bilmiyordu. Kendi duygularını değil, onunkileri. Onun, Daniel'ın duygularını. Çünkü daha tanımıyordu onu. Bir haftayı anca aşmıştı ilişkileri belkide, ve daha bırak duygularını onu bunu, en sevdiği renk gibi basit bir şeyi bile bilmiyordu. Birbirlerini anca tanıyan iki kişi, birden niye sevgili olmuşlardı?
İçti içkisini, ikinciye bitirmişti bardağını. Tekrar doldurdu, bu sefer duble dökmüştü. Ne zaman bir araya gelseler sevişiyorlardı. İlk defa belki de trende birbirlerini tanımak için konuşmuşlardı. James geçmişini anlatmıştı. Ama Daniel anlatmamıştı. Anlatamamıştı daha doğrusu.
"Konuş onunla" diye geldi cevap birden. Yine bilemiyordu cevap Teddy'den mi yoksa viskiden mi gelmişti. Ama çözüm buydu. Korkup içine kapanmak yerine, dertlenmek yerine konuş onunla. Konuşmadan tanıyamazlardı birbirlerini. Ama burası, pub olmazdı. Tıpkı trendeki gibi baş başa olmalıydılar. Olanlar olmadan önce, kendinden emin bir şekilde. Evde konuşmalıydılar. James bardağını kafaya dikip bitirdi.
"Kanka anahtar sana emanetti" dedi James ayağa fırlarken.
"Tamam da kanka eve gidebilecek misin?" deyip vermişti Teddy anahtarı.
"Giderim merak etme" diye gülümsedi James anahtarı alırken. Çözümü bulduğu için keyfi yerine gelmişti, kendine gelmişti. Kendi çantasını, Daniel'ın el çantasını ve gitarını almıştı. Akşam yemeği için alışveriş yapmalı, eve gidip yerleşmeli, ve Daniel ile konuşmak için hazırlık yapmalıydı. Bir kaç mum, hafif ama güzel bir yemek, sebze sote belki, ve güzel bir şişe şarap. Ya da dışarıda yerlerdi, çünkü muhtemelen yakardı James yemeği. Gerçi Daniel için denemeye değerdi.
"Ha bu arada kanka, canlı müziğe geri başlayacağım haberin olsun" diye seslenmişti pubdan çıkmadan. Teddy'nın cevabını beklememişti. Cebindeki parayı kontrol etti. Yemek için yeterli parası vardı. Ama iksir de hassastı. Eve gitti iksiri bırakmaya. Anahtarı kapının yakınında bir yere bırakıp çıkardı alışverişe.
Etrafta olabilecek, Daniel'ın canını yakabilecek avcılar aklından çıkmıştı. Şimdilik.
. |
| | | |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |